Marinette'den;
Ertesi gün yine okuldaydım ve artık birileriyle bu konuyu konuşmam gerekiyordu.
"Luka."
"Evet?"
"İlk sınıflarda, gece mavisi saçlı bir kız var mı?"
"Hmm...sanırım bir kız var. Yanlış hatırlamıyorsam adı Kagami'ydi."
"Kagami... Tamam sağ ol Luka."
Hızla yanından ayrıldım, çok acil Kagami'yi bulmam gerekiyordu. O sırada sınıfların birinin önünde onu gördüm.
"KAGAMİ!"
Hızla yüzünü bana doğru döndü, nefes nefese kalmıştım.
"İyi misin?"
"İ-iyiyim, seninle konuşmam gerekiyor."
"Tam olarak ne konuşucağız?"
Onu sessiz bir köşeye çektim ve konuşmaya başladım.
"Bak şu üvey kardeş meselesini sonra halledelim olur mu? Şimdi daha önemli şeyler var."
"Aaa...ne gibi? Yani bundan önemli ne olabilir ki?"
"Gerçekten bunu anlatmak istemiyorum."
"Peki sustum. Ne söyleyecektin?"
"Sen benden daha uzun süredir buradasın Adrien ve Luka'nın arasındakileri bilebileceğini düşündüm."
"Bunları neden merak ettiğini sormayacağım. Açıkçası bu konu hakkında bildiğim tek şey aralarının karışık olduğu. Yani insanların içinde arkadaş gibi görünebiliyorlar, ama bana göre daha çok düşman gibiler. Yine de nedenini bilmiyorum. Ama sana güzel bir haberim var. Bu konuyu senin kadar merak eden birini tanıyorum, belki o yardımcı olur."
"Kim o?"
...
Derslerden sonra çıkış kapısının önünde Kagami'yi beklerken bir yandan da gökyüzünü inceliyordum.
"Hey Marinette!"
Arkamı döndüğümde Kagami'nin, kahverengi saçlı bir kızla bu tarafa geldiğini gördüm.
"İşte bu sana bahsettiğim kişi. Adı Alya, sınıftan arkadaşım."
"Kendimi ben de tanıtabilirdim Kagami. Memnun oldum."
Kız elini uzatmıştı, ama gerçekten elini sıkabileceğimi sanmıyordum. İnsanlarla temas kurmak benim için hala zordu.
"Aaa...evet, bende."
Başımı hafifçe yere eğerek selamlamakla yetindim, daha fazlasını yapamazdım. Kız uzattığı elini çekti ve kolunu tuttu. Kagami tekrar konuşmaya başladı.
"Tamam...dışarıda konuşmaya ne dersiniz?"
"Kafeye gidelim mi?"
"Muhteşem olur."
Hayır olmaz, hiçte muhteşem olmaz! Ben insanların para ödemek için aralarında neredeyse hiç boşluk kalmayacak şekilde birbirlerinin ardına sıralandığı, illaki birbirleriyle temas kurmak zorunda kaldıkları o daracık yere gitmek istemiyorum. Kahve içecekseniz evinize gidin kardeşim kahve makineleri boşuna mı satılıyor!
"Şey...başka bir yer olmaz mıydı acaba?"
"Tamam, benim evim nasıl?"
Alya'nın sorusuna karşılık başımı sallamakla yetinmiştim, sonuçta kafeden iyidir.
Bir süre yürüdükten sonra eve varmıştık. Buranın ev mi yoksa şato mu olduğu kesinlikle tartışılırdı. Gerçi koleje gidiyor, ne bekliyordum ki?
Odasına girdiğimizde eşyalarımızı bir kenara bırakabileceğimizi söyledi. Aslında çantamı kucağımda tutmayı düşünüyordum, ama Kagami buna müsaade etmedi.
Kagami ve Alya yatağın üstüne oturduğunda yere oturup bağdaş kurdum.
"Marinette buraya gelsene, yer var. Orada üşürsün."
"Annem gibi konuştun Kagami."
"Aman Alya."
"Sağ ol Kagami, ben böyle iyiyim."
Bir süre hiç anlamadığım şeylerden konuştukları için ne dediklerini dinlemedim. Konuşmalarını bitirdiklerinde Kagami ayağa kalktı.
"Ben, bize yiyecek bir şeyler getireyim sizde o sırada şu konuyu konuşun."
Bölüm çok kısa oldu biliyorum, ama bu kadar yazmak istedim. Bu bölümü miraclychat e ithaf ediyorum. Kendisine çok teşekkür ederim geçen bölüme yazdığı yorumları okuduktan bir süre sonra aklıma böyle bir bölüm geldi. Umarım hoşunuza gitmiştir.
İyi günler dilerim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaşama Arzum [TAMAMLANDI]
FanfictionGenç kız yine aynı banka oturdu. Her geçen gün Dünya daha da anlamsız geliyordu ona. Ama o akşam oturduğu bankta olacaklardan ve hayatının biranda değişeceğinden habersizdi... (MUCİZELER YOKTUR!)