Marinette'den;
Hafta sonunun son günüydü. Hava yavaş yavaş kararmaya başlamıştı.
O çocuğu gördüğüm günden bu yana sadece iki gün geçmişti ve ben banka doğru attığım her adım da orda olmasını dileyerek ilerliyordum.
Açıkçası bir daha gelmezdi sanırım, belki gelecek sene annesinin ölüm yıl dönümünde uğrardı bir daha.
Ama yine de umutlanmadan edemiyordum ve orda olmadığını anladığım, gördüğüm her saniye içimde birşeyler kopuyordu.
Gece yarısı olduğunda ayağa kalktım ve ağır adımlarla kapıya yöneldim. Elimi kapı koluna uzattım ve yavaşça kendime doğru çektim. O kadar yavaş çekmiştim ki kapı gıcırtıları sokakta yankılandı.
Tam çıkacaktım ki yerde bir zarf fark ettim ve elime aldım. Üstünde sadece soyadım yazılıydı.
İçeri girmek istemedim ve zarf elimde banka kadar yürüdüm.
O çocuğun orda olmadığını görünce bozuntuya vermedim. Çünkü daha önemli şeyler vardı ya da bana öyle geliyordu.
Banka oturdum ve zarfı açıp, içindeki mektubu çıkardım. Sonra mektupta yazanları okumaya başladım.
Sayın Dupain-Cheng;
Okulumuzda okumaya karar verdiğiniz için teşekkür ederiz. Tüm işlemler yapılmış olup sizin okulumuzda bulunmanızdan büyük mutluluk duyarız. Hafta başında okulda olmanız dileğiyle,
Saygılar,
Okul Müdürü Bay DamoclesHangi okul olduğunu anlamak için gözlerimi zarfın üzerinde gezdirdim ve o yazıyı gördüm.
"François Dupont Lisesi"
fısıltıyla söylediğim kelimeler kulağıma geldiğinde ne dediğimi anca fark etmiştim.
"NE FRANÇOİS DUPONT LİSESİ Mİ!?"
Kalbim aniden hızlı hızlı çarpmaya karar vermişti. Tek sorun nasıl olduğunu anlamlandıramadığım çok fazla şeyin olmasıydı.
Örneğin;
Mektupta bahsedilen işlemler ne işlemleri?
Bu okul kolej değil mi? Para olayları nasıl halledildi?
Bunu kim yaptı?
O gece orda olan bir başkası da mı vardı?
Ve bu devirde ne mektubuydu bu böyle? Sonuçta cep telefonu diye birşey vardı.
Ama bu soruların hiçbirine cevap bulamayacağım için bende onun yerine yarın neler yapmam gerektiğini düşünmeye karar verdim.
Hayatında bir kez bile okula gitmemiş biri olarak tabi ki endişeliydim. Sorun 'eğitim' kısmı değildi. Anlatılan şeyleri anlayacağımı düşünüyordum, rezil olmak gibi bir korkum yoktu.
Sorun bunun 'iletişim' kısmıydı. Yıllardır doğru düzgün insan görmemişken, çevremdekilerle nasıl iletişim kuracaktım?
Birinin gözlerine bakmak bile bana sorun olmuşken, onlardan oluşan bir topluluğa nasıl girebilirdim ki!?
Derin derin nefes alırken gözlerimi gökyüzüne çevirdim.
"Bunu senin için yapacağım baba. Benimle daha fazla gurur duyarsın belki."
Sonra bankın öteki ucuna baktım.
"Hem hayat, belki de beni yıllardır bunun için Dünya'da tutuyordu."
Ben, ne demeliyim bilmiyorum. Sadece yazdıklarımı okuduğunuz için bile size minnettarım. Teşekkür ederim.
Bölüm baya kısa oldu kusura bakmayın. Umarım beğenmişsinizdir.
Hepinize iyi günler.
(つ˘◡˘)づ♥
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaşama Arzum [TAMAMLANDI]
FanfictionGenç kız yine aynı banka oturdu. Her geçen gün Dünya daha da anlamsız geliyordu ona. Ama o akşam oturduğu bankta olacaklardan ve hayatının biranda değişeceğinden habersizdi... (MUCİZELER YOKTUR!)