Anahtarı deliğe soktuktan sonra iki gün sonra taşınacak olduğu için sahip olduğu tüm eşyalarını toplamış ve kutulamış olduğu evine girdi. Onu yanına alacak olan teyzesi çok fazla eşya getiremeyeceğini söylediği için sadece önemlilerini üç kutuya sığdırmak zorunda kalmıştı. Geri kalanını da atacaktı.
Anne ve babasını trafik kazasında kaybettiğinde artık onların etrafta olmamasının getirdiği acının yanı sıra para konusuyla da ilgilenmesi gerekmeye başlamıştı. Ne kampüsünün çok yakınında tutmuş olduğu stüdyo daireyi ödeyecek ne de günlük ihtiyaçlarını karşılayacak parası kalmıştı. Yıkılmış olmasına rağmen hemen iş aramaya başlamış fakat iki haftalık çabalarının ardından bile onunla çalışmak isteyen hiçbir yer bulamamıştı. Neyse ki teyzesi bir süre boyunca onunla beraber yaşayabileceğini söylemişti, böylece sokaklarda çürümeyecekti. Tek sorun teyzesinin evinin kampüsünden bir buçuk saat uzaklıkta olmasıydı ki Eissa'nın artık bunların hiçbirini düşünecek enerjisi kalmamıştı.
Kapıyı kapatıp anahtarı kapının hemen solunda kalan mutfak tezgahının üzerine bırakırken ailesinin ölümünün üzerinden iki hafta geçmiş olmasına inanamayarak iç çekti. Üstelik bankadaki tüm paralarının hepsine ailesinin almış olduğu borçlar yüzünden el konulmasıyla olanları sindirmesine bile vakit kalmadan kendi hayatıyla ilgili hemen bir şeyler yapmaya başlamak zorunda kalmıştı. Ailesinin borçlanmış olduklarını bile bilmiyordu, öyleyse neden ona bir daire tutmuş ve her ay her şey yolundaymış gibi para yollamaya devam etmişlerdi? Neyse ki teyzesi borçlarının geri kalanını kapatmıştı ki onun üzerine daha fazla yük binmeden bu işten sıyrılabilmişti. Her ne olursa olsun içindeki burukluğu bir türlü söndüremiyor ve kendini kaybolmuş hissetmekten alıkoyamıyordu.
Ayrıca tüm bu para problemlerine rağmen dışarı çıktığında kalan tüm parasıyla tek yaptığı şey içmek oluyordu. Yine eve gelmeden önce koca bir şişe alkol almıştı. Gerçekten salak olmalıydı ancak bunu umursayacak enerjisi de yoktu.
Işığı yaktıktan sonra üzerine daha rahat kıyafetler giyme zahmetine bile girmeden kendini odanın ortasında duran koltuğa attı. Neden hâlâ yaşıyor olduğunu merak ederken oturmadan önce yanına bardak almayı unutmuş olduğu için viski şişesini açtı ve direk kafaya dikti. Boğazını yakmasını umursamadan birkaç yudum aldıktan sonra telefonun çalmasıyla kimin aradığına bakmak için şişeyi indirdi. Arayan Roi'du.
Roi, üniversitede onu yalnız bırakmamış olan tek arkadaşıydı. Hayatının her kısmında olduğu gibi üniversite hayatı da berbattı. Bir türlü kimseyle doğru düzgün anlaşamıyordu fakat tek problemi arkadaşı olmayışı değildi. Okuduğu bölümden ve derslerin her saniyesinden nefret ediyordu, bu yüzden onun için üniversite berbattan da öteydi. Aynı bir cehennem gibiydi.
Roi her ne kadar her zaman onun yanında olsa ve Eissa onun gibi bir arkadaşa sahip olduğu için kendini mutlu hissetse de onunla o anda konuşmak istemediğini düşündü. Roi'la beraberken her zaman mutluymuş ve her şey yolundaymış gibi davranıyordu. Çünkü kendi problemleri her ne kadar büyük olsa da başkalarını bunlarla rahatsız etmek istemiyordu. O yüzden o depresif haldeyken onunla konuşamazdı, ertesi gün tekrar arayıp erken uyduğu için cevaplayamadığını söyleyebilirdi.
Verdiği kararla telefonunu sessize alarak bir kenara attı ve elindeki viski şişesine geri döndü fakat şişeyi dudaklarına götürmesiyle yanında bir adamın belirmesi bir olmuştu.
Bir adam mı?
Gözlerini kırpıştırarak loş ışıkta hayal görüp görmediğini anlamaya çalıştı fakat koltukta yanına oturmuş ve kan kırmızı gözlerini ona dikmiş, keskin hatlara sahip olan yüzündeki ifade okunmayan, siyah uzun saçlı bu adam hiç de hayal ürünüymüş gibi durmuyordu. Kalbi korkuyla daha hızlı atmaya başlarken çığlık bile atmasına kalmadan adam, onun şişeyi tuttuğu eline vurmuştu. Eissa, içten içe bitirmek için heyecanlandığı şişenin elinden kayıp gitmesine ve yerde bin bir parçaya ayrılmasına bile üzülemeden hemen ayağa fırlamıştı. Gözlerini yabancı adamdan ayırmadan küçük bir çığlık attıktan sonra bağırmaya başladı. "Ne zaman evime girdin?! Çık git buradan yoksa polisi arayacağım!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Phoenix [BL]
FantasyBL, yani iki erkek arasındaki aşkı konu almaktadır. Eissa, ailesini kötü bir şekilde kaybettikten sonra üzüntüsü yetmiyormuş gibi beş parası da olmadığından ve bir türlü iş bulamadığından ötürü ortada kalmıştır. Ne yapması gerektiğini bilmiyordur...