4: BÖLÜM : "İLK TAT"

35.2K 556 344
                                    






Psikolok ve yazar olan 'DOĞAN CÜCE OĞLU' aramızdan ayrıldı. Sevgiyle anıcaz.



BÖLÜM Şarkıları /

Sefo/ Bilmem Mi

Velet / Aşk İki Kişiliktir



4. BÖLÜM : "BIÇAK"




Keyifli okumalar...

Günaha mahkum ruhlar ateşle kelepçelenirken, bedenlerine vurulan soğuk demir aynı yakıcıkla ruhu ve bedeni sarmalıyordu. Her hücreyi intihara sürükleyen kayıtsız acı; beraberinde ölümün şevkatini sarmalayarak bağrına basıyordu. Kurtuluşu arayan ruh alevleri harlamaktan öteye gidemezken bedenden sızan kan geleceği ve geçmişi bir birine bağlıyordu. Kimse neden ölmesi gerektiğini anlamamkla beraber neden yaşadığınıda anlamıyordu. Peki bukadar bilinmezliğe rağmen uğraşımız neydi? Acı yaşamak isteğimiz mi? Yoksa onu başkasına devretmek isteyen korkak ruhumuzu korumaya çalışırken, kendimizi parçalamamızmıydı asıl gerçek.

Titrek bir nefes verdim. Acıyı paylaşmak istiyordum ama bu şu an için mümkün değildi. El ve ayak bileklerim metalin soğukluğuyla yanarken ruhum ateşte kavruluyordu. Çırpındıkça eklenen acı bedenimi hissizleştiriyordu. Onu göre biliyordum. İki yıl içinde yaşadıklarım gerçekliğini öldürürken beraberinde yaşam bulan iki günlük yaşadıklarım asıl gerçeği okyanusun derinliklerinden ayırıp yer yüzüne çıkarıyordu. Önüme dizilen yedi keskin bıçak kırmızının yerine alan mavi renkte can buluyordu. Metalin sivri ucunda parlayan mavi ışık, Keskin'in sert ve keskin bakışlarının yanıda yetersiz kalıyordu. Genç garsonun getirdiği içki bardaklarını biyerden sonra saymaz olmuştum. Birkaç adım uzaklıkta olan masası içki bardakları ve boş şişelerle doluydu. Beni esareti altına alan yıldırım mavisi gözleri boş ve duygusuz bakıyordu. Ruhumu soğukla yakan keskin ifadesi önümdeki masaya dizilen yedi bıçaktan çok daha kormama neden olurken, gözlerimi kaçırıp sertçe yutkundum.

Çok daha geride kalan kalabalığın birbirini sarmalayan gölgelerine bakarken sessiz yükselen fısıltılar fazla olmasıyla çok fazla ses yapıyordu. Korkuyordum ve bunu neden kabul ettiğimi düşününce başaramamaktan daha çok korkuyordum. Her şeye rağmen Yeliz'in öfkeli ve şaşkın ifadesi beni mutlu ediyordu. Bu hiçte normal değildi. Önümde ki adam bıçakları eline alırken dehşetle gözlerim bıçağın keskin ucuna kaymıştı. Ne kabul ettiğim hakkında hiç bir fikrim yoktu ama Keskin ve Yeliz'in yakınlaşması soğuk metalden çok daha fazla canımı yakacağı kesindi. Karşımdaki adam eline aldığı bıçağı sallarken kalabalıktan yükselen şaşkın ve meraklı fısıltılar şeytanın günahı cazip kılması kadar başarılıydı.

"Son bir kes daha soruyorum kabul ediyor musun?" dudağında içe doğru yara izi olan genç adam boş bir ifadeyle beni süzerken yutkundum.
"Kabul edersen gördüğün bu yedi bıçak sen oraya bağlıyken fırlatılacak."

Duyduklarım kulaklarıma varır varmaz bedenim korkuyla titremeye başlamıştı. Vereceğim karar sağlıklı bir karar gibi durmasada şu an için bir önemi kalmamıştı benim için. Kafamın içinde durmadan yükselen kelimeler ben farkına varmadan dudaklarıma varmıştı bile. "Kabul ediyorum."

Karşımda dikilen genç adam şaşırsada kendini çabuk toparlamıştı. Keskin'e bakmaya cesaret edemiyordum ama eminimki yıldırımın keskin mavisi gözleri üzerimde gezinirken, siyah kaşları sert bir eyimle çatılmış olduğundan emindim. Yükselen sesler şaşkın nidalara dönüşürken gözlerimi yümüp derin bir nefes aldım. Ne olursa olsun vazgeçmicektim. Tekrardan aralanan gözlerim Keskin'in koyu lacivert gözlerini üzerimde gezinirken ifadesizce bakıyordu. Boş ve duygusuz ifadesi içimde bir şeyleri parçalarken gözlerimi kaçırdım; daha fazla ifadesiz ve duygusuz bakan yıldırım mavisi gözleri ne bakamamıştım. Kalbim bunu kabullenememişti. Yeşil ormanlarım yanmamak adına Keskin'e bakmayı kesmiştim ama odak noktasına giren bir diğer isimle alev almışlardı adeta. Yeliz sinsice sırıtıp Keskin'in oturduğu deri koltuğun kol kısmına oturmuş bir vaziyette eylendiğini belli eden bir gülümsemeyle içerideki herkesle beraber beni izliyordu. Bu gece istediğini alan ben olacaktım.

İKİLEM + 18 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin