Çakıllı yolda sallanan siyah minibüsün içinde ilerliyordu kingsman üyeleri. Kimse tek kelime etmiyor, sadece akıllarında o denli büyük bir meblağ ile neler yapabilecekleri hakkında hayal kuruyorlardı. Minhyung direksiyonu tutarken birden konuştu.
"O parayı aldığımızda, ne yapacağız?"
Lucas yavaşça kafasını renjun'a çevirdi. "Ben yüzük alacağım. Ya da meleğim ne isterse onu~"
Herkesten çıkan öğürme sesleri ile renjun tekrardan "Kesin be!" Diye cırladı. Jaemin sırıtarak "Nasıl aşıksa artık, koskoca lucas'a diz çöktürdü renjun..." dedi ve sigarasından son nefesini çekip camdan aşağı attı ve dumanını dışarı doğru bıraktı." Ben de renjun'a yatırım yapmayı planlıyorum. Bana hala bir tüfek sözü var. Değil mi ınjun-ah?"
Renjun gülümseyip kafasını salladığında jaemin'de gülümsedi ve tekrardan yola dikti bakışlarını. Bir iki dakika sonra gelecekleri uçuruma gelmişlerdi. Uçurumda cirit atan soğuk rüzgar intikamın habercisiydi. Her şeye adım adım ilerliyorlardı. Arabadan indiklerinde jeno ve chenle onların yanına gelmişti. Chenle'nun ilk işi jisung'a sıkıca sarılmak iken, jeno yavaşça jaemin'in yanına geldi ve tek elini sevgilisinin beline atıp kendine hafifçe çekti.
"Seni özledim~" dedi o derin sesi ile. Jaemin'in ise arsızlığından ödün vermeye hiç niyeti yoktu. Parmağını jeno'nun omzunda gezdirirken "Daha bu sabah birlikteydik lee~" dedi. Büyüğünün tatlı dudaklarına ıslak bir öpücük bahşettikten sonra zor da olsa koca kolların arasından sıyrıldı ve uçurumun kenarında durup gözlerini kapatmış olan ten'in yanına geldi.
"Hazır mısın?" dedi tok bir sesle. Ten ona hafifçe tebessüm etti ve "Şu işi bitirelim Na..." dedi kendinden emin bir şekilde. Jaemin keyifle sırıttı ve telefonu ona uzattı. Ten telefonu eline aldığında derin bir nefes çekti ve zamanında acı içinde ezberlediği o numarayı tuşladı. Telefonu hopörlöre aldı ten. Herkesin duymasını istiyordu o piç kurusunu nasıl kandırdığını...
"Alo?"
"Johnny...benim, chittaphon."
"Tanrım, chittaphon! Seni her yerde arıyordum, neredesin söyle seni hemen gelip alayım güzelim!"
Ten yüzünü buruşturdu. Yalancılığın bile bir sınırı olurdu ama bu adam başına geleceklerden habersiz yalan sıkıp duruyordu...
"Sana attığım konuma gel. Lütfen çabuk ol, çok korkuyorum!"
"Tamam canım korkma, geliyorum."
"Johnny!Yalnız gelmelisin...bu adamların şakası yok..."
"Sen merak etme chittaphon..."
Telefon konuşması sonlandığında jaemin bir kahkaha attı. "Güzel oyunculuk kedicik, güzel oyunculuk..." diyerek telefonu aldı, konumu attı ve cebine koydu.
Planın işleyişi şuydu; Johnny geldiğinde sadece ten ve minhyung orada olacaktı. Diğerleri minibüse saklanacak ve vakit geldiğinde çıkacaktı. Sungchan'ın adamları hazırda bekleyecekti.
Neticede sırtlanlar asla yalnız dolaşmazdı değil mi?
Çok uzun sürmedi, yaklaşık 10 dakika sonra patikanın başında uzun bir silüet görüldü. Üstüne giydi mavi takımı, açık kumral uzun saçları ve yüzünde ki kibirli gülümsemesi ile johnny suh'dan başka biri olamazdı.
Ten gerildiğini hissetti. Neredeyse 2 aydır görmüyordu onu, ve bu göreceği son gün olsa bile bu nefesinin boğazında tıkalı kalmasına sebep oluyordu. Her gün ondan açık açık korktuğunu dile getiriyordu ten ama şimdi en büyük korkusu tam karşısındaydı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kingsman: Dream
FanfictionKayıp yapbozu bulacağız ve çalan kişiyi de cezalandıracağız. •Crime story• °robbery° Nomin // Chensung // Markhyuck // Luren //