Fazla merak kedileri öldürür...

455 49 81
                                    

"Ünlü manken ve johnny suh'un biricik sevgilisi
Ten Chittaphon Leechaiyapornkul cuma akşamı katıldıkları bir davetten sonra kayıplara karıştı. Polisler şuan soruşturma açmış durumda. İlişkisini sürdürdüğü johnny suh ise kameralarımıza ağlarken konuştu.

- Lütfen sevgilimi bulun! O benim için çok değerli! Ah, yüce tanrım...

Gelen son durum haberlerini size bildireceğiz. Bizi tercih ettiğiniz için teşekkür ederiz. Kore bülteni sona ermiştir."

Keyifle kahkaha attı chenle. Biliyordu ki, ten'den başka kimse ona boyun eğmezdi. Ayrıca ten olmasaydı paranın P'sini bile göremezdi bu vasıfsız herif. Şimdi ise yavrusunu kaybetmiş bir kedi misali basının önüne kıvranıyordu. Bu ise Kingsman'ın keyiften dört köşe olmasını sağlıyordu. Zafer çokta uzakta eğildi ve kendi ayaklarıyla onlara doğru geliyordu.

Jaemin ise açık artırmanın olduğu gün gördüğü yabancıyı düşünüyordu. Yabancı tıpatıp Minhyung'a benziyordu. Büyük kestane rengi gözleri, siyah saçları, damarlı elleri ve ensesinde ki aslan dövmesine kadar her şeyiyle aynıydı. Ya da jaemin onu gördüğünde, operasyondan önce çektiği viskinin kafasındaydı... 

Donghyuck jaemin'e yavaşça gözlerini dikti ve koridorun sonunda ki odayı kasten gözlerini kapıya çevirdi. Neticede, ten'e zarar vermeden konuşturabilecek tek kişi jaemin'di.
Zira onun soğuk tehditleri ölümden daha da beterdi.

Yavaşça oturduğu yerden ayağa kalktı ve belindeki tabancayı düzeltti. Karamel saçlarını arkaya atarken deri ceketinin yakalarını çekiştirdi ve tehditkar sesi ile "Aşağıya gelen olursa kedi'den bir farkı olmaz..." dedi.

Jeno ise yine ortalıklarda yoktu. Jaemin bunu önemsemedi ve adımlarını cehennemine çevirip yürümeye başladı. Merdivenleri döven postallarının sesi ve nefes alış verişlerinin yankısı koridorda yankılanıyordu. Bodruma yaklaştıkça yükselen ağlama sesleri ise adımlarının hızlanmasını sağlamıştı. Hızla çelik kapıyı açtığında ise gördüğü manzara hiç iç açıcı değildi. 

Jeno elinde ki tabancayı ten'in kafasına dayamıştı. Ten ise hıçkırarak ağlıyor ve sandalyeye bağlı elleri yüzünden hiç bir şey yapamıyordu. Jaemin bu manzarayı gördüğünde sinirlerinin kızışması kaçınılmaz olmuştu. "Ne sikim dönüyor burada?!" diye bağırdığında ise ten korkuyla irkilmiş, jeno ise refleks olarak tabancayı jaemin'e doğrultmuştu. 

Jaemin keskin adımlarla jeno'nun dibine girdi ve doğrulttuğu silaha göğsünü dayayıp fısıldar bir şekilde "İç güdülerini pek dinleme derim jeno...indir şunu." dedi. 

Jeno silahı yavaşça indirip beline yerleştirirken jaemin donuk bir ifadeyle Ten'e baktı. Siyah saçları birbirine dağılmış ve beyaz gömleğinin bir kolu yırtıktı. Jeno, jaemin'in buz kesen bakışları altında ezilirken jaemin düz bir ton ile " Renjun'un yanına git, sana göre bir silah tasarlamış" diyerek jeno'yu göndermeyi başarmıştı.

 Jeno bodrumdan çıktığında ise deri ceketini askılığa astı. Cebinden bir sigara çıkardı ve gömleğinin kollarını sıvadı hızla. Gömleğinin sakladıpı dövmeler bir bir gün yüzüne çıkıyordu.  Sonra da bir sandalyenin kolundan tutup çekmeye başladı. Çıkan gıcırtı ile ten suratını ekşitirken jaemin ters bir şekilde yerleştirdiği sandalyesine oturdu ve cebinden çakmağını çıkardı. 

"Sigaradan rahatsız oluyor musun?"

Ten karşısında fazla soğuk ve derin bakışlı bu genci korkuyla süzdü ve başını hayır anlamında salladı. Jaemin ise başını bir kere sallayıp sigarasını yaktı ve derin bir nefes çekti. Sonrasında ise "Şimdi şöyle yapacağız. Sen beni yormadan her şeyi öteceksin. Ben de senin canını bağışlayacağım." dedi, dudaklarının arasından sızan duman yüzünü okşayıp bodruma dağılıyordu.

Kingsman: DreamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin