Bitiyor 🥲
Bölüm şarkımız: Melanie Martinez- Mad Hatter
Oy sınırı 20Uyandım, saate bakmama gerek yoktu hala karanlıktı hava, bedenime sarılı kollar hissettiğimde onu gördüm, Egemen'i, yanımda yatıyordu. Kapattım yeniden gözlerimi o huzura. Rüya görmeden deliksiz bir uyku çektim uyanana kadar, uyandığımda yalnızdım, annemler eve gelmiş olmalıydı. Doğruldum ve etrafıma bakındım, kimse yoktu belki, ama nefes alış verişleri duyuluyordu annemlerin. Ne zaman geldiler acaba diye düşündüm, abim beni Egemen'le gördüğünde ne tepki verdi ki? Masanın üstüne baktım, boş pasta tabağı ve sigara külleriyle dolu bir kül tablası haricinde bir de kağıt var, ne olduğunu bilmiyorum. Ayağa kalkıp banyoya gittim ve yüzümü yıkadım, kağıdı okumadan önce kendime gelmem gerekiyor.
Mutfağa girip masadaki sandviçten bir ısırık aldım, bunu buraya kim koydu ki? O kadar taze ve güzeldi ki tadı, inanılmaz! Ne eklendiyse içine bir başka güzel olmuştu. Aklıma bugün Efsun'un mezarının açılacağı geldiğinde gözlerim fal taşı gibi açıldı ve elimdekini bitirip ayağa fırladım. Salona döndüğümde kalbim yerinden çıkacakmışçasına büyük bir şok ve korkuyla geriledim, annem, babam ve abim karşımda duruyorlardı ve... bana bakıyorlardı. Neden? "Günaydın" dedim gülümseyerek, onlarda sanki normale dönmüş gibi "günaydın" dediler tek tek ve mutfağa doluştular. Neler oluyor?
Üstümü giyinmeye odama çıktım, kıyafetler hazır olarak yatağın üstünde duruyordu... Ne tuhaf. Bir başka tuhaf olan şey gece boyunca koltukta yatmış olmam ve hiçbir yerimin ağrımıyor olması. Giyinip mutfağa geri döndüm, kimseden çıt çıkmıyordu ve az önceki sandviçin aynısından herkesin önünde bir tane vardı. Garip... "Ben hazırım" dedim, ama ses gelmeyince bende bir şey demeden çıktım evden.
Nazar'ı bulma amacıyla yan binaya doğru yürüdüm, o ise kapıda bana doğru gülümsüyordu, neyseki o normal duruyor. Yanına vardığımda sargı bezinin hala durduğunu fark ettim, bugün öğrenecek herkes onun o olmadığını. Varana kadar hiç konuşmadık, zaten yanında olmak bile beni huzursuz ediyor. Vardığımızda kazıya başladılar, ailesi ve birkaç arkadaşımız burada, tanıdıklar dışında birkaç insan daha var, ama Egemen ortada yok, neden gelmedi acaba. Mezar kazıldı ve içi dolu çıktı, beklediğim gibi! Bense aklıma gelen mükemmel fikirle Nazar'a doğru havalı bir yürüyüşle ilerledim, aniden tuhaf bir şey oldu, herkes bana döndü ve "tekrar yok" demeye başladı koro halinde. Korkuyla etrafıma bakındım, kalbim yerinden çıkacakmış gibi atıyordu ve korku pompalıyordu resmen. "Tekrar yok! Tekrar yok! Tekrar yok!..." gözlerimi kırparken aniden normale döndü ve mezardakine baktı, bu kadar normal miydi bir ceset görülmesi? Öldürdüğüm cesete bakmak beni korkutmuyordu belki ama az önce olanlar... Tekrar yok ne demek? Ama şu an aklıma gelen fikri yarıda kesmeden havalı yürüyüşüme devam edip Nazar'ın boynundaki sargı bezini sökercesine çıkartıp attım. "Bu Efsun değil! Tanışmanızı isterim bu Nazar, Efsun'un öldü sanılan ikizi" dedim herkese doğru bir sırıtışla, ileri de o bana dik dik bakan adam vardı yine, görmezden geldim. Arkama bakmadan oradan havalı yürüyüşüme devam ederek uzaklaştım.
Eve döndüm direkt. Zaten nereye gidebilirdim ki başka? Oturup televizyon izlemeye başladım, dün akşam geldi gözlerimin önüne, o öpücüğü hala hissedebiliyorum dudaklarımda, kolları hala bana sarılıyormuş gibi, izi kaldı. Bugün neden mezarlığa gelmediğini sormak amacıyla telefonumu aradım, aradım ama bulamadım. Ayağa kalkıp etrafa bakındım ama yanımda değil. Odama gitmek üzere harekete geçtiğimde abim elinde telefonumla benim odamdan geldi ve o tuhaf olan bakışıyla "Nazar diye biri arıyor" dedi. Açıp telefonu kulağıma götürdüm, ağlıyordu. "Neden yaptın bunu bana pislik! Beni onların arasında rezil edince eline ne geçti? Arkadaş olacağımızı sanıyordu..." sözünü kestim ve konuştum "bebeğim sen zaten kendi sonunu hazırlamışsın ben erkene aldım sadece, hem ne tür bir yara nasıl bu kadar uzun süre iyileşmez ki?" deyip sustum ve onun oradan bağırıp kuduruşunu bir süre dinleyip telefonu kapattım.
Rehbere girip Egemen'i buldum ve arama tuşuna bastım, çalmaya başladı ama kimse cevaplamadı. Bende tekrar aradım ama yine cevap yoktu. Endişeyle düşünmeye başladım, ne olmuş olabilir ki? Hemen aklına kötü kötü sahneler gelsin zaten! Dedi iç ses, haklı. Aniden aklıma sabah bulduğum kağıt geldi. Sehpanın üstünde duruyordu öylece, alıp okumaya başladım:
Sevgili Melek:
Hikayemizin sonu böyle olmayabilirdi belki ama hayatıma neşe kattığın için teşekkür ederim kalbimin kraliçesi. Seninle tanıştığım o güne bin şükür, belki de o gün o mezarın başında olmasaydın seninle hiç tanışmazdık ve ben belki de şu an yaşıyor bile olamayabilirdim, o kadar kötüydüm ki. Sana ve varlığına minnettarım. İyi ki hayatıma girmişsin be Melek, melek gibi nurlandırdın son aylarımı. Seni seviyorum Melek ama bilmeni isterim ki benim gitmem gerekiyor, abimin daha iyi bir çalışma şansı oldu ve beni arkasında bırakamazdı, bana ihtiyacı var biliyorsun, senden gitmek için izin isteyemem çünkü vermeyeceğini biliyorum. Seni hep kalbimde taşıyacağım, asla unutmayacağım.
Sevgiler: Egemen
Hayal kırıklığı. Tek hissettiğim bu oldu, hayal kırıklığı. İçime düşen bir yalnızlık hissine Alara'yı kaybetmem can suyu, Egemen'in gidişi ise güneş olup büyüttü. Zaten o yalnızlık hissi ablamın gidişi ve Efsun'un ihanetinden beri vardı. Olduğum şekilde koltuğa oturdum, hayır ağlamıyorum, ağlamak için geçerli bir sebep değil çünkü. Çünkü ağlayınca geri dönmeyecek! Sinirle ayağa kalkmak üzere başımı kaldırdığımda korkudan neredeyse kalp krizi geçiriyordum. Ailem karşımda bana bakıyordu, ağızlarını açıp tekrar etmeye başladılar "tekrar yok! Tekrar yok!" bense korkuyla koltukta geriye gitmeye başladım, neden böyle yapıyorlar ki? Neler oluyor? Onları izlemeye devam ederken gözlerimi kırpıştırdım ve kendimi başka bir yerde buldum, kalabalık sokağın ortasındaydım ve herkes bana bakıp "Tekrar yok!" diyordu. Yeniden kırpıştırınca mezarlıkta buldum kendimi, nasıl oluyordu ki bu? Ölüler ayağa kalkmış bana bakarak "tekrar yok!" diyordu, nefesim daralmaya başladı korkudan, nefes almakta zorluk çekiyorum. Bu mezar... Emre'nin mezarının yanındayım! Kalbim yerinden çıkacakmış gibi atıyor yine, ama şimdi ölmeyeceğim çünkü tekrar vakti değil! Peki ya "tekrar yok" demek şu an ölebileceğim anlamına geliyorsa? Tekrar etmek istemiyorum! Tüm o 6 ay geçti gözümün önünden, Efsun'u ve o adamı öldürüşüm... Emre ve diğerlerinin ölümü... kavgalarım... Angel...
Aniden gördüğüm yüzle olduğum yerde kalakaldım sanki. Daralan nefesime bir de titreme eklendiğinde boğazımdan sıkılıyormuşçasına nefes alamıyorum. Emre yatan bana bakıyordu ve arkasından bir ışık vuruyordu, elimi gözüme siper ederek ona baktım. Elini uzattı ve bana bir şeyler mırıldandı. Söylediklerini anlamakta güçlük çekiyorum çünkü etrafım "TEKRAR YOK!" diye bağıran insanlarla dolu. Duyabildiğimi düşündüğüm birkaç kelime işittim "...artık..." "Uya...", ne demeye çalışıyordu ki? Kalbimi hissedemiyordum artık, yerinden çıkmış olmalıydı. En sonunda duydum ne dediğini "Elimi tut Melek'im, uyan artık!" Elini tuttuğumda ışık daha da güçlendi ve derin bir nefes alıp o nefesi içimde tuttum, kapattım gözlerimi.
Gözlerimi açtım ve nefesimi dışarı verdim...
Neler oldu sizce?
Düşüncelerinizi alalım 👉🏻

ŞİMDİ OKUDUĞUN
100.Tekrar/Tamamlandı
FantasíaMerhaba, ben Melek. Tam 99 yıldır 16.yaşımı bitirip 17.yaşıma giriyorum. Tuhaf çünkü ben bu yılın içinde sıkıştım, çıkamıyorum. Sebebini yıllar önce araştırmayı bıraktım, mucize gibi bir şey olmalı sadece bunu biliyorum. Her seferinde 16 yaşında uya...