sekiz,part iki,umulmadık,bulunmadık

2K 86 10
                                    

O gün şanssızlık ya olacak başıma gelecek var Esra ablam karşımda hala burnunu çekerken "Ağlama artık!" diye çıkıştım. "Bilmiyor muyduk sanki?" diyerek onu payladım. İç çekişlerinin arasında zar zor "Cihangir yapmaz öyle bir şey." dese de benim sert bakışlarımı görüp kafasını eğmişti. . Anahtar sesinin ardından koridorda Cihangir belirince dedim ya şanssızlık yaşayacağım varmış diye düşündüm aydır evine değil şehrine gelmeyen adamın geleceği tutmuştu. Önce mutfağa doğru baktı içeri doğru iki üç adım attı. Daha fazla bakmadım gururum daha fazlasını kaldırır mıydı bilmiyorum. Kafamı cama çevirdim, elimi yanağıma dayadım . Ne olacağını kestiremiyordum . kestirebildiğim şey bir oyun kurulmuştu ve ben şimdi oyun dışı kalıyordum. Kendimi yolumu çizmeye hazırlamışken , dürtülmeyle kendime geldim. "Cihangir çağırıyor..seni çağırıyor..bak" diyerek heyecanlı heyecanlı konuştuğu sırada Cihangir'in güçlü sesi duyuldu. "Helin..Güzelim..." niye böyle seslendiğini anlamasam da kararsızlıkla yavaş yavaş mutfağın çıkışı salonun girişine doğru ilerledim. Göz göze geldik yakası dağılmış gömleğini bir tık çekiştirdi. "Biraz terlemiş olabilirim ama...gel bakalım." Gözleriyle kollarının arasını işaret ediyordu. "Ne?" fısıltıyla söylesem de kaşlarını uyarırcasına kaldırmıştı. Cihangir böyle büyüklerin olduğu ortamda bana böyle seslenecek böyle davranacak insan değildi. Bir iki adım daha atsam da çekip yumuşakça kollarıyla etrafımı sarmıştı. "Sonra konuşuruz, sadece yaslan...böyle bir ortamda...bulunduğun için özür dilerim. " Söyledikleriyle içeridekileri gördüğünü anladım. Başımı kasılmış bir şekilde olsa da omzuna yasladım. "Bunu konuşmak istemiyorum." "Mırıl mırıl uykumu getirdin." deyip. Saçımı okşamaya başlayınca geri çekildim.

"Gidebilir miyim artık, kalmasam bu ortamda..." "Şimdi değil, şimdi bana şöyle güzel bir çay bir de tatlı ne varsa, kendine de al gel terasa." "İyi kafe siparişi verdin ya" diye ters ters bakıp mutfağa yürüdüm ama insanın bazen sanki böyle sımsıkı sarılma ihtiyacı olurdu ya gerçekten öyle olmuştu ve yetmemişti. Saçmalama Helin diye geçirdim içimden...sadece kimse nasıl bir halde olduğunu görmek istemedi. Kızım hadi gidelim ya da bunların burada ne işi var gibi tepkiler vermeyip içinde bulunduğun durumu anladığı için böylesin. Saydığım sebepler gerçekten çok mantıklı ve çok acıydı. Oyalandım tabağı hazırlamadım çayı koymadım. Yavaş yavaş bardakları çıkarırken Esra ablam çoktan beni Cihangir'in yanına göndermeye meraklı olduğu için tabakları hazırlayıp tepsiye koymuştu bile bu kadar göz üzerimdeyken kaçışım olmadığını anlayınca çayları döktüm. O sırada yine merdivenlerden Cihangir'in sesi duyulunca başım gayri ihtiyari salondan geçerken Zümra'ya takılmıştı. Hızla dik oturup gözlerini kırpıştırmaya başladı. "Helin" "Buradayım " diye merdivenlerin ucundan kafamı uzattım. Yarıya kadar inip tepsiyi aldı . Gözleriyle önüme düş gibi bir hareket yapana kadar ona bakacak mı diye gözümü bile kırpmadım. Kafasını bile çevirmemişti. "Çok yemeyin!." Esra ablanı bağırtısıyla kıpkırmızı olan sadece ben olmamıştım. Odaya geçip terasa çıktığımda Cihangir'in duş almış ve üstünü değiştirmiş olduğunu fark ettim .

Aşağıda o kadar Zümra'ya ve ona odaklanmıştım ki...Bu elbiseyle ufak salıncağı es geçip hasır koltuğa oturdum. Sokağa bakmadığından rahat Cihangirden dolayı derli toplu...Yanıma yerleşti bacağının birini altına alıp oturdu. Demin yaşananların utanması şimdi şimdi geliyordu. "Seni o ortamdan biraz olsun kaçırmak istedim. Tekrar özür dilerim." dediğinde "Beklediğim bir şeydi." diye mırıldandım. "O ne demek ?"

"Başta tahmin ettiğim ve annemlere söylediğim problemlerdi o yüzden o kadar rahat oturuyorlar." kaşlarını kaldırdı. "Tepki gösterirlerse iş değişecek." Bir şey söylemedim bu evliliği ben istiyormuşçasına kaçışını tepkisini unutmamıştım. O Çayını içip tatlısını yedi ben dışarıyı seyrettim. Bir süre konuşmadık. "Ne eksik kaldı ?" alaylı bir şekilde "Bilmem" deyince "Helin!" cevabını önceden ne olursa bütün kuzenlerin üzerinde otoritesi olduğu gerçekti e tabi ki benim de..Gözlerimi devirdim. "Damatlık ve çeyizlik kıyafet alışverişi..." "Ev kısmında Mutfak dolabı, avizeler ve abajurlar, ünite, giriş dolabı hariç bir şey kalmadı." Birkaçı önceden halledilmesi gereken şeyler olunca gözlerimi devirmiştim. "Gelinliğimi aldım ben sen de bir ara çıkar siyah düz bir takım elbise alırsın." kaşları çatıldı. "Nereden aldın, ne zaman ?" Bir butikten sipariş verdim. İstanbuldan..." diye ekledim. "İstanbul'a gelebilirdin." "Sen buradan kaçıp gitmişken." cevap vereceği sırada bir şeye dikkat kesildi. "Kapı aralık, yaklaş, aramızdaki tırı görmesinler." fısıltıyla konuşuyordu tabi ki "İsterlerse tır filosunu da görebilirler benim için sorun yok." yine de biraz yaklaştım kapının arasından görünen siyah saçlar ve irisler kendini hiç saklama gereği bile duymuyordu. Bu kez kendi isteğimle girdim kolları arasına "Zümra" diye inledim kısık sesle "Gerçekten çok yoruldum ben herkesle savaşmaktan." beni iyice kolları arasına çekti hem bu yakınlık, Zümra, annemler dört bir tarafım kuşatılmıştı. Migrenim ciddi bir göz yanmasıyla kendini hissettirirken daha da gömdüm kafamı. Çenesini kafama yasladı. Sırtı hafifçe sırtımda gezmeye başladı. "Bunca şeyin arasında bir de seni hırpaladım başta, benim gibi...bana çocukluğumdan beri söylenen yakıştırmalardan senin de haberin olduğunu kabul ettiğini düşündüm. " bir şey söylemedim ne söylenebilirdi ki zaten sadece ondan beni içeri götürmesini istedim. "Migrenim." Yatağa bıraktığında biraz dinlenmemi söylese de "Misafirler" diyerek ayaklanmıştım. Çoğu gidip kemik kitle kalınca kendimi biraz atardım dağa taşa,odadan çıkmadan beni altın sorularıyla sıkıştıran Cihangir hiç de balkondaki Cihangir değildi. Dolabına ilerledi. "Ne diye milletin lafını çekesin aldık istersen daha da alırım. Bir şekilde oluyor seni gücendirmeye gerek yok." derin nefes aldım. "İstemedim, takmadım. Hem nereden bileyim seni yeni kasa aldığını odana koyduğunu bilsem de şifreyi nasıl bileyim." ters bakışlarına maruz kaldım bir süre "Şifre 3792" kapının kapalı olup olmadığına gitti hemen gözüm. "Her yerde şifre mi söylenir ?" "Kapattım kapıyı içeri geçince duyulmaz." Bilezikleri çıkardı, setlere baktı pırlanta olana baktı yüzümün değişmediğini görünce hasır olanı çıkardı. "Hadi neyi bekliyorsun tak iki görün erkeklerin tarafına geçeriz, şuan ikimizin de bu evde kalması pek doğru olmaz ." önlü arkalı inince yeteri kadar iki görünmüştüm bence...

Cihangirle mutfak tarafına geçince çoktan kahve faslına yetişmiştik. Bir tencere çıkarıp kahveleri yapmaya başladım. Bardaklar tepsiler hazırdı. Ara ara migren hala yoklasa da bastırmaya çalışıyordum. Kahveleri dağıtırken gerçekten çok insan olduğunu belki de bugün rezil olmasın diye ses çıkarmadıklarını düşündüm. Belki de züğürt tesellisiydi benimkisi. Biraz gözüküp bizim eve geçtik gelinliğim gelmişti. Bizim meraklılar hem kızları ayağa kaldırıp hem de görmek isteyince "Tamam göreceksiniz, lütfen azıcık sessiz konuşun." diyerek kızlara kapıyı açmaya gittim. Kızlar her şeyi unutmuşcasına odama giderlerken kesinlikle bu gece gözüme bir şeyler bağlamadan yatmamayı not ettim . Gittiğimde kızlardan önce atılan abilerim aralamışlardı kılıfı

 Gittiğimde kızlardan önce atılan abilerim aralamışlardı kılıfı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Abilerim... Cihangirle sadece bir an bakıştık iki saniye kadardı. O bakış sadece ikimiz anlamlandırabilirdik . Dönüş yok.


KENDİMİ TUTAMADIM VEEE HAYIRLI OLSUN HEPİMİZE KESKE BÖYLE DÜZENLİ OLABİLSE İKİ AY KAYBOLMASAM KESKE

M A H B U BHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin