heyecanlı heyecanlı konuştuğu sırada Cihangir'in güçlü sesi duyuldu. "Helin..Güzelim..." niye böyle seslendiğini anlamasam da kararsızlıkla yavaş yavaş mutfağın çıkışı salonun girişine doğru ilerledim. Göz göze geldik yakası dağılmış gömleğini bir t...
Sabah sersem bir halde kalktığımda yüzümün gözümün şiştiğini fark ederek soğuk bir duş alıp üzerime düz tişört şort geçirdim. Mutfağa gittiğimde kahvaltı hazırdı çoktan, mis gibi kokuyordu. Herkes bir bir toplandı kokuya çaylar koyuldu, biz halamla muhabbet ederken bir süre sonra babamla annem bakıştılar. Bunları anlamak hiç zor olmuyordu çıt çıkmayan ortamda en son annem ağzını konuşmak için açtı. "Cihangir oğlum seni alacakmış."
"Ben Cihangir oğlun diye birini tanımıyorum." fesuphanallah çekerek "Altın alacakmışsınız." mırıl mırıl ağzının içinde bir şeyler söyledi. "Ben istemediğimi söyledim ona" dememle gözleri anında bana döndü ağzı açık bana bakıyordu. "Ne dedim dedin ?" "İstemiyorum dedim." Hınçla gözleri babamda gezindi. "Biz senin altının çok olacak diye yengene yapalım diyoruz e bir sürü masrafın olacak nasıl dönecek bu değirmen ne demek istemiyorum dedim.!?!" diye yüksek perdeden bir sesle konuştu ."Bir şey desene Hilmi !" diyerek babama döndü. "Hepinizden birer bilezik istiyorum." diye umarsızca konuştum çayımı yudumlarken aynı zamanda halam ve babaanneme de bakmıştım. "Okuttuk seni fazla olmuyor musun ?" diyen babamla "Abimi de okuttun arabasına evine kadar aldın gelinini de altın bilezikle donattın zamanında satıp yemeselerdi." derin bir nefes aldım bardağımın ağız kısmında elimi gezdirirken "Çeyizimi de yapmak zorundasınız bilezik de sonuçta evlen diye beni oradan oraya sürükleyen sizsiniz zor geliyorsa evlendirmeyin. " diye işin içinden çıktım.
Annem yine ağzını açıp sözlerini sıralayacaktı ki babam elini sıkarak durdurdu onu göz göze geldiler onayladılar. "Biz gereğince en kısa zamanda yaparız siz de en kısa zamanda gidin gün alın." diyerek arkasına yaslandı hadi şimdi konuş dercesine "Cihangir'in, bu tavrın ve baskıcılığınız yüzünden siz kim oluyorsunuz diyerek en uzak tarihi alacağına emin olabilirsin baba." diyerek kalktım masadan sandalyemi yerleştirdim. "Afiyet olsun size..." diyerek masanın başına baktım.
Cihangir'in bugün çıkabileceğini düşünmemiştim. Hem babasının inşaat işindeydi hem de eczanede evet eczacıydı . İki işi aynı anda yürütmeye çalıştığı için bana ayıracak ne zamanı ne de ilgisi olduğunu düşünmüyordum ama biz kahvaltıdayken gelmiş olan mesaj yanıldığımın en büyük göstergesiydi. "Saat 13.30 gibi eczaneye gelirsen buradan gidebiliriz." demişti.. Eczanesi yürüme 15-20 dakika mesafedeydi. Sıkıca oflayarak dolaba baktım . Özenli olmak istemiyorum, her zamanki ben olsam yeterdi. Bu süreçte ilkokuldan ber en yakın arkadaşım Tıp fak. mağduru Deren'e sonunda ulaşmıştım. Önce onunla buluşacak biraz yürüyecek ve eczaneye gidecektim.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Giydiğim bej elbisenin üzerine deri ceketimi giydim, günün ilerleyen saatlerinde hava ısınınca elimde gezdirmek istemediğimden siyah küçük kanvas çantamı aldım . Saat 11'di evden çıkarken her zaman gittiğimiz kahveciye gittik vişneli brownielerimizi yiyip kahvelerimizi içtik lafladık. Deren'in çökmüş göz altlarından ağır derslerinden bahsettik en son kahveden gözünü açabilen derin yüzükleri görmüştü. Ona hızlıca anlatsam bile saat 13.00'ı görmüştü. Kalkıp hesabı ödedikten sonra taksiyle belli bir yere kadar gidip beş dakikalık mesafeyi yürüdüğümde aslında erken geldiğimi fark etmiştim çünkü saat 13.15 idi.
Eczaneye sıkıntılı bir bakış attım. Cihangir içerideydi. Önünde kahvesi bir ilaç firmasıyla görüşüyordu muhtemelen. İçerideki kuzeni Yıldız abla temizlik işlerine baktığını düşündüğüm kızla çay içiyor, ikizler Kaan ile Tuğkan ilaçları raflara yerleştiriyordu. Burası işlek bir cadde üzerinde normalden iki kat büyük bir eczaneydi. Sonunda karşıdan sapık gibi eczaneyi izlediğimi fark ettiğimde adımlarımı kapıya yönlendirdim. Buraya tabi ki daha önce de gelmiştim akrabası, küçük kız çocuğu olarak ama bu kez Cihangir'in sözlüsü sıfatıyla nasıl olacaktı kestiremiyordum.
Kapıyı araladığımda ılık ferah bir hava karşıladı beni Cihangir hala karşısındaki adamla konuşurken cam ofisinden gözleri anlık olarak bana kaysa da istifini bozmadan dönüp konuşmaya devam etti. Standın arkasına doğru ilerlerken Yıldız abla kalkıp beni karşılamıştı ikizler de gelirken hepsiyle selamlaşmıştım. İkizlerden Tuğkan yine bir ilkokul arkadaşım Ecmel'in sevgilisiydi . Ecmel önümüzdeki yıl bitirecek olsa da sevgilisi iki üst dönem olduğu için çoktan iş hayatına atılmıştı bile. Adını bilmediğim kız çay getirirken biz laflamaya başlamıştık bile, ikizler yolumun düşmediğinden bahsederken konu nerden estiğine gelince , Yıldız abla ellerimi tutup " İkiniz içinde hayırlısı olsun bebeğim." dediğinde az çok bir şeyler anlamışlardı. Benim ve patronlarının parmağına aynı gün alyans takılması ve o gün benim buraya gelmemin başka açıklaması olamazdı . Herkes işlerine dağılıp müşterilerle ilgilenirken biz Tuğkanla oturuyorduk. "Ecmel bir şey söylemedi hiç." dediğinde kaşlarımı kaldırdım. "Haberi yok çünkü..." kaşları havalanıp ağzı açık kaldığında aceleyle konuştum. "Ben söylemek istiyorum, bazı şeyleri hallettiğimde..." dediğimde kafasını salladı. "Biliyorsun bir sorum olursa buradayız patron matron bir şey olmaz. diye muzipçe sırıtmıştı bunu duyan Kaan'da ilacın barkodunu okuturken el hareketi çekmişti sadece bize göstererek . Biraz olsun gülümsememi sağlarken iç çektim. Büyük sorun vardı da ben o sorunun içinde kaybolmuştum çoktan ya bir labirentteydim ya da bataklıkta bu kadar çabuk kaybolmamın bir açıklaması olamazdı.
"Ne zaman biter bu görüşme " dediğimde ciddileşmişti Tuğkan biz laflarken saat ikiyi geçmişti bile..."Aslında anlamadık biz de sabah Cihangir abi öğleden sonra çıkacağını söylemişti sen gelmeden yarım saat önce ulaşın görüşebiliriz diye haber yolladı adama..." derken sıkıntılıydı arada gözleri Cihangirlerin oturduğu kısma kayıyordu. "Biz de anlamadık..." bana bakmaya başladı neden böyle bakıyordu ki "Neden öyle bakıyorsun." diye sordum şaşırarak onuz silkti "Bilmem aranızda güçlü bir tartışma mı yaşandı telefonda ?" diye sorarken anlam veremedim. "Hayır hiç konuşmadık bugün haberim vardı sabahta saati yazmıştı." diye tam bir salak gibi anlattım büyük ihtimalle ben gelmeden birisiyle telefonda kavga etmişti. Kaşlarını kaldırdı birkaç kez ağzını açtı kapadı en son gelen müşteri bahanesiyle kendini kurtardı. Oturdum, kalktım karnımı çayla doyurdum. Saat beşe yaklaşana dek böyle gelip geçti zaman oda gibi olan görüşme yaptıkları kısma girmek istediğimde Yıldız abla "Canım özellikle kimseyi almayın dedi." diyerek yoldan çevirmişti. Özellikle ve kimse kısmında vurgulanan ben oluyordum. O saatten sonra durmamın bir anlamı olmadığını anlayarak hızlı adımlarla kimseye bir şey söylemeden çıktım .
Yağmur başlamışken deri ceketimi giyip şemsiyemi açtım . Hızlı adımlarla düz caddeden çıkmak için sağ tarafa doğru saptım şuan tek sevindiğim konu beyaz spor ayakkabılarımı giymiş olmamdı. Gururum kırılmıştı, ne olursa olsun ben çok mu istekliydim . Öyle mi görünüyordum ? Kendisi çağırmıştı beni böyle bekletip umursamayıp ders vermek için miydi ? Saçma sapan düşünmemek için adımlarımın hızını arttırdım. Yanılgı evet benim için tam bir yanılgıydı. Düşündüğüm şey birlikte bu işin içinden çıkabileceğimiz ya da birbirimize biraz saygı biraz sevgi besleyip daha sonra işleri yoluna koyabilmemizdi boşanmak gibi bir yol... Bir başımaydım, ve sadece erteleyebilirdim. Yapacağım şey ilk fırsatta ertelemek olacaktı sanırım. Saat altıyı geçerken mahalleye girmiştim. Ardımdan Cihangir'in arabası hızla mahalleye girmişti. Kafamı bile çevirmemiştim ama kapıdan çıkmak üzere olan annemler her şeyin farkındaydılar. durmuşlardı. "Nereye böyle ?" dedim yanlarına yaklaştığımda ters bir bakış attı annem "Cihangir haber vermedi mi bu akşam onlarda yemek yiyeceğiz." "Haberim yok bir şeyden" diyerek eve girmek için hareketlendiğimde durdurulmuştum. "Nereye, düş önüme gidiyoruz." dediğinde yol boyu aklımda olan konu için bir iki saate ihtiyacım olduğu geldi aklıma "Üniversiteden bir hocam görüşmek istedi görüşme ne zaman biterse o zaman gelirim." dediğimde seslerini çıkarmamışlardı. Şaşkındım gelip yardım etmemi istemeliydi annem. Bence de sorun yoktu daha az evin gelini gibi hissederdim.