[8.] Duaların Ardına Sığınmış Tatlı Kovalamacalar.
❝suskunluğundan da veda alırım.❞
: Karsu / Reloading My Mind
-
"Bunu mu doldurayım? Hayır, hayır zaten yatılı kalıyorum. Tamam beni dert etme, anlaştık?"
Sebastian koltuğuna yayılarak oturduğu adama sözünü geçirmeye çalışıyordu. "Cidden, nereden çıktı bu? Hem neden en son benim haberim oluyor? Beni önemsediğiniz insanlar listesinde en sona mı koyuyorsunuz efendim?"
"Öyle bir listem yok Sebastian. Sesini kes de doldur şu kağıdı." Taehyung iş yerindeki odasının kitaplığını karıştırırken kendi koltuğuna oturmuş olan serseriye, Yunanistan'a gittiği zaman kalacak bir mekân ayarlamıştı ve yapması gerek tek şey kağıdı doldurup paşa paşa kalacağı binaya gitmesiydi. Ne var ki o asla söz dinlemiyordu.
"Bu arada," dedi genç olan. "Anastasia'nın bana kur yaptığını sanmıyorum. Belli ki siz onların evine gittiğinizde size olan tavrını da kur zannettiniz. Lâkin bugün gerçeği fark ettim. Zeki bir yardımcı seçtiğiniz için kendizinle gurur duymalısınız efendim."
Fernardo bulduğu kitapla masasının önündeki koltuğa otururken Sebastian'a devam etmesi için işaret verdi. "Aslında yalnızca bir tahminde bulunuyorum, gerçek olma ihtimali oldukça yüksek bir tahmin. Sanırım görüştüğü biri var, ya da hayır mektuplaştığı? Evet aynen. Mektuplaşıyor."
"Bunu da nereden çıkardın?"
Sebastian efendisinin yerine geçmiş olduğu masada öne doğru kaydı. Ellerini bir iş adamı gibi önünde birleştirdi ve boğazını temziledi. "Çünkü her gün okuldan sonra postaneye gidiyor ve iki saat kadar orada bekliyor, yani en azından okula başladığından beri orada görüyorum. Biliyorsunuz, hemen karşı binamızda postane. Uzunca bir süre bekliyor, sonra da saçlarını üzerinde taşlar olan küçük bir tarakla tarıyor, döküken tutamları Âşıklar Parkı'nın bahçesine bırakıyor. İstisnasız. Deli falan sanırım."
Taehyung kaşlarını çatak okuduğu kitaptan başını kaldırdı. "Tuhaf," dedi. "Mektuplaşıyorsa mektup alması gerekmez mi?" Sebastian gözlerini devirerek Fernardo'ya baktı. "Hadi canım. Efendim, zaten tuhaf olan da kendisi mektup gönderdiği hâlde hiçbir şekilde mektup alamaması."
"Her neyse, bize ne küçücük çocuktan? İşine bak sen, doldur şunu." Büyük olan çenesiyle önünü işaret ederek kitabına döndü. "Yüce Tanrım, istemiyorum diyorum. neden zorluyorsunuz. Ben yerimden gayet memnunum."
"Oğlum," dedi Taehyung dudaklarını yalayarak. Sesi ince bir şefkate büründü. "Sen neden beni anlamak istemiyorsun? Ben yokken başına bir şey gelirse bunun bedelini kim ödeyecek?"
Sebastian bu yumuşak tavrını nadiren ortaya sunan adamın yanına ilerledi. Dizlerinin önüne oturarak, diz kapaklarını yere yasladı. Elleri Taehyung'un kitabı tutan ellerini kavradı ve gülümsedi usulca. "Sizden ne öğrendiysem onu yaparım ben. Ne eksik, ne fazla. Kimse bulaşamaz bana. Geçen ay kavga ettiğim çocuklardan kurtuldum zaten, sorun buysa eğer. Ben sadece, sizin geri dönüşünüzü bilemediğim için boşlukta hissedeceğim. Bana bir garanti vermiyorsunuz, tek eksiğim bu olacak. Yoksa, bilirsiniz kötüye bir şey olmaz."
Taehyung Sebastian'ın eli altında kalan sol elini çekti ve onun saçlarına atarak sağ bacağına yatırdı başını. Kıvır kıvır saçlarını karıştırdı ve sırtına pat patladı bir iki kez. "Aslanım benim, aferin sana. Döneceğim günü beklemektense bana yeni besteler yapabilirsin."