4| Bir Günahın Emeli, Kansız

2.1K 299 253
                                    

[4.] Alfonse Cehennemi'nin İçinde Bir Fernardo Cenneti.

❝lütfen canım.❞

: Julia Stone / Winter On The Weekend

-

"Sizin işiniz benim emirlerimi yerine getirmek. Bize olan faydaları olmasa Tanrı şahit sürgün yemişti şimdi. Alfonse Jeon'u bulun bana, onu bana getirin. Nasıl kaybolabilir ortadan!"

Devlet Binasının en üst katındaki başkanın odasında toplanan çalışanlar başkanın dediklerini dinliyor fakat olay onları o kadar ilgilendirmiyordu ki birisi aniden ortaya çıkıp 'sanki Jeon'u biz kaybettik' dese diğerleri rütbesini önemsemeden destek çıkacaktı. Jeongguk'u saydıkları ve fazlaca sevgi besledikleri için katlanıyorlardı bu adama. Ve tuhaf olan, herkesin içten içe Alfonse'un bir anda kayboluşunu deli gibi merak etmesine rağmen hiçbir şey yapamamasıydı.

Sabah her zaman iş başından önce gelen Jeongguk saat öğlene dayanmasına rağmen hâlâ işe gelmemişti ve bunun üzerine herhangi bir gerekçe bildirilmediği için Jeongguk Alfonse'un Saray Yavrusuna birkaç görevli gönderilmişti lakin, evdekiler de aynı onlar gibi telaş içindeydi.

Şimdi, neredeydi bu adam?

Kaçırılma gibi bir durum söz konusu bile değildi çünkü, cidden kim koskoca adı duyulmuş bir adamı kaçırabilirdi? Kaybolması da olanaklar arasında değildi. Taehyung zaten dün gece için aklı başında gibi durmadığından onu evine kadar bırakmış, ortada bir sorun kalmayıncaya değin beklemiş ve öyle dönmüştü evine. Akla gelebilecek en boktan fikir bile düşünülmüştü, olabilme ihtimali olan her yere bakılması için jandarmadan bir ekip gönderilmişti. Çünkü ortada, Jeongguk Alfonse'un hayatı söz konusu olabilirdi ki, ve eğer böyleyse onun için çok ağıtlar yakılırdı.

"Tamam, tamam herkes dönsün işine. Olur da aklınıza nerede olabileceğine dair bir düşünce geldi, söyleyin hemen. Çıkabilirsiniz." Verilen komutla üst kattan ayrılmaya başlayan çalışanların dışında Fernardo Kim ve Muhammed Razi oldukları yerde durmaya devam etti. Başkanın masasının önündeki koltuklarda karşılıklı oturuyor ve arada bir göz göze gelerek birbirleriyle sözsüz bir iletişim kuruyorlardı.

"Başkan Karolf, dün en son ben İspanyollar'la bir araya gelmeden önce görüşmüştük. Her şey gayet normaldi, hatta bu akşam için sözleşmiştik bile, nasıl olur nereye gider hiçbir şey anlayamıyorum." Razi elleriyle alnını ovuştururken sürekli takım elbisesinin içinde kalan kravatıyla uğraşıyor, rahatsız olduğunu belirtircesine sağa sola çekiştiriyordu. Zaten, şu durumda rahatsızdı da.

"Tamam, şimdi bir genel olarak ele alalım. Siz sabah görüştünüz. Fernardo Kim, iş çıkışı aynı saatlerde ayrılıyorsunuz hemen hemen. Hiç konuştunuz mu ya da ne bileyim, size bir şeylerden bahsetti mi? Bütün her şeyi gözden geçirmemiz lazım bu durumda."

Taehyung, gecelere kadar yanındaydım demek yerine çok daha farklı konuştu. Koynundaydım, tüm nehrin kucağına oturmuş ateş parçası dudaklarını öpüyordum, ay parçası bedeninde ellerimi temizliyordum, gözlerine akıtıyordum yaşlarımı, okşuyordum papatyalardan ipeksi saçlarını demek yerine çok daha farklı konuştu. Sonuçta, yalan söylemek o kadar da zor değildi onun için.

"Aramızın ne denli dalgalı olduğunu biliyorsun Karolf. Bir şeyi olsa bana mı anlatır cidden? Ayrıca dün onunla konuşmadık bile. Yalnızca bir iki dakika odasına girmiştim o kadar. Herhangi bir şey çıkmaz bundan." Rahatça ve umursamazca konuşmasıyla ondan bir dedektif bile şüphelenmezdi, kaldı ki Karolf sadece endişe içindeydi şu an buna takılmazdı.

redlineHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin