7| Suların Prensi, Kelebek

1.7K 276 363
                                    

Merhabalar,
İlk kez bir giriş konuşması yapıyorum okursunuz umarım güzellerim.

Geçen bölüm öyle güzel yorumlar yaptınız ki, ben sahiden ağlayacak hâle geldim. Abarttığımı düşünmeyin sakın, küçücük bir aileyiz şimdi ve birlikte olduğumuzu hissettiğimde hemen yazmak istedim bölümü.

Güzel yorumlarını her yerden bana ulaştıranlara minnettarım, kullanıcı adlarınızı bile ezberledim, isimlerinizi görünce heyecanlanıyorum çokça. Çok mutlu oldum gerçekten. Sizi de mutlu etmek istiyorum en kısa zamanda. Miniminicik ailemizde yanımızda olduğunuz için teşekkür ederim çok seviyorum sizi. Doyamıyorum anlatmalara, anlayın beni canımın içleri.

_______

[7.] Nahoş Vakitlerin Sahibi Gece Elçisine Nâmeler.

❝hediyemi vermedin bana.❞

: Laura Marling / What He Wrote

-

"Alay mı ediyorsun benimle? Jeongguk ağlarım hakikaten, müsade mi veriyorsun bana?"

Jeongguk neden sürekli gecenin bir vaktinde, su kenarlarında ve merhametli semanın altında böylesine konuşmalar yaptıklarını bilmiyordu lâkin, ayın o uysal dokunuşları iki bedenin üzerine bir örtü örttüğünde, bunu umursamıyordu.

Sanki geceler örterdi üzerlerini. Gündüzler çıplak bırakırdı.

"İzin senin olsun ama anlayış göster bana, rica ederim." Taehyung Jeongguk'un ensesine doladığı kollarını indirerek göğsüne dayadı. "Tamam." dedi. "Tamam tamam tamam, sen nasıl istersen öyle olsun." Engel olamadığı gülüşüyle saçlarını kulağının arkasına sıkıştırdı.

Cilveli hâlleri baş döndürücüydü.

Bir çocukmuşçasına dudaklarını büzerek mahur gözlerini büyüttü. Farkında bile değildi yaptıklarının, heyecandan yüreği tulumbacıların yangın yerine taşıdığı su tankı gibi gümbürdüyor, tatlı acılar bırakıyordu kafesine.

"Şimdi peki, şimdi öpeyim mi? Lütfen." Yalvarır gibi çıkan sesiyle ve büyük gözleriyle cevabını beklerken o kadar emindi evet diyeceğine, izin vermişti sonuçta onu sevmesine. "Biraz daha vakit tanı bana. Kendimi inandırayım olur mu? Böylesine bir hissi nasıl kabul ederim alıştırayım benliğimi. Anlıyorsun beni, çok akıllısın sen. Hemen kabul etmem zor olur."

Düşen yüzüne inat sıkıca sarıldı Taehyung. Öyle ki sırtı yaslandığı ağaçtan ayrılmış, hızla öne atılması yüzünden, Jeongguk belini kavramış olsa bile yalpalamıştı arkaya doğru.

Taehyung bir şeyler söyleyerek ufak kahkahalardan büyüklerine çıktığında, Jeongguk geri çekilip gülümseyerek ağzını kapadı eliyle. "Bağırma fazla." dedi güldüğü için sesi daha da güzel çıkarken. "Bağırma duymasın kimse."

"Kiliseye gideceğim yarın gece. Tanrım," son harfini uzatarak yaratıcısına seslenirken yukarı kaldırdığı başıyla gökyüzündeki yıldızlara baktı. "Görüyorsun değil mi mutlu olduğumu? Ne diye bekletiyorsun senelerdir? Ellimden sonra vermedin iyi ki Jeongguk'u."

Kaldırdığı başını indirerek Alfonse'a baktı. Kaşlarını kaldırarak işaret parmağını yanağına koydu. "Bari yanağından öpeyim." Sorarcasına kurduğu cümleye Jeongguk yanıt vermek yerine arkasını dönerek ağacın altına oturdu. "Ya ne olcak? Yanaktan öpmek de ne var Jeongguk Tanrı aşkına, hm?"

"Taehyung korkuyorum çokça."

"Neyden?"

Jeongguk başını arkaya yatırarak izledi gökyüzünü. "Ondan," dedi. "Her şeyin sahibinden, çocuk gibi korkuyorum." Taehyung gözlerini kapatarak nefeslendi bir süre. Titreyen göz kapaklarını yapıştırmak istiyordu.

redlineHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin