Güzel vakitler canımın içleri, merhaba.
Nasılsınız bugün hemdertlerim, bırakın kendinizi. Kızmayın bu bölüm kimseye, hepsi naif ruhlu insanlar, sizler gibiler.
Sevgili Cahit Sıtkı Tarancı ve Nâzım Hikmet'in mısralarından doğdu yazdığım paragraflar. Kulaklarıma derman olan Lara Fabian'a ayrı, sizlere ayrı borçluyum. Bütün mesuliyet içimi kıpır kıpır yapan size aittir.
- Korku bir kokudur ki karışmış bu havaya,
Ve sükut bir çığ gibi büyüyen düşüncedir.Şimdi her kımıldanış usulca, sessizcedir.
Bir torba tutmuş gibi boşlukta bir el güyaGülen, ağlayan başlar düştü aynı torbaya,
Gece bir sebep değil belki bir neticedir. -______________
[13.] Kafalar Ayna Gibi Şimdi Bir Muammaya.
❝beyaz geceler.❞
: Lara Fabian / Je t'aime.
Taehyung Fernardo Kim,
"Bana tek gece için söz vermiştin." dedim kravatımın düğümünü iki yana sallayarak gevşetirken. "Ek ücret ödeyemem, başım ağrısın istemiyorum. Anlıyor musun beni?" Söylediklerime hak verdiğini biliyordum, yalnızca yapabileceği herhangi bir açıklama olmadığı için kapana kısılmış gibi duruyordu.
"Fernardo," çantasındaki dosyayı sıkıntıyla bana uzatırken pastanedeki gürültüye karşın ona doğru eğildim. Masanın üzerinde durmadan zemini tıklatan parmaklarını tek elimle durdurarak dosyayı çektim elinden. "Yunancanı bu denli hızlı geliştirmen şüphelendirici. Burada kalıcı olacak gibisin. Sahi," dedi tek kaşı kalkarken. "Ne kadar oldu geleli?"
Endişesini örtbas etmeye çalıştığını anlıyordum. Bana sunacak bir gerekçesi yoktu şimdi. "Sekiz ay." dedim. Bahar yağmurunun sindiği sokağa baktıktan sonra üzerime döndü gözleri. "Burada konuşmadan yaşamak zor geldi değil mi? Elinde koca bir sözlükle bütün haberleri tek tek çevirdin gecelerce. Sekiz ayın dört ayını dönmeyi beklemekle, dört ayını alışmaya çalışmakla geçirdin. Sen hırslı bir adamsın." Sekiz ayın sekizini de Jeongguk'un kollarında düşlerimle geçirdim.
"Öyle. Bunları bırak, cevap ver bana." Dosyanın sayfalarını üstünkörü incelerken kabanımın iç cebindeki dolma kalemi alarak kapağını çıkardım. Adıma ayrılmış kısmın altına imzamı attım hızlıca. "Bak," dili devamlı dudaklarını ezerken alçalttı sesini. "Dün geceyi başka bir mahkûmla geçirmiş. Sana haber vermeyi unutmuş ve, inanamayacaksın ama gardiyanların hiçbiri onun orada olduğunu söylemiyor. Sordum lâkin, 'Hayır buraya bir kadın gelmedi, erkek koğuşuna girmeleri yasak bayım.' diyerek postaladılar beni. Ama dün orada olduğunu söyledi. Ona güvenmekten başka şansın mı var sanki?"