"Ah, böyle işi varya.."Alarmı kapatmak için uzanan elim komidine sertçe çarptığında acıyla inledim. Moronlaşmış ses çalmaya devam ederken alnımı ovalayarak kendime gelmeye çalıştım. Akşamdan kalma olduğum için başım çatlıyordu resmen.
Yataktan çıkıp hazırlandıktan sonra arabama bindim ve neredeyse her sabah uğradığım fırından her zamanki gibi kuruvasan aldım. Baş ağrım şiddetlenmeye başladığında yol üzerinde ki bir eczaneden advil almıştım.
Dün gece Taehyung'un dediklerini düşünmekten kafayı yiyecek gibi olmuştum. İşin özü her insanın içinde bir deli yatardı bu bir gerçekti fakat onun gibi birisinin benim içimde ki deliyi dışarı çıkarmak için çaba göstereceğini açık açık söylemesi kendimden şüphe duymama neden oluyordu. Büyük ihtimal beni intihar ederken gördüğü için içimde bir şeylerin deliliğe yatkın olduğunu kendine inandırmıştı ve benimde buna inanmamı sağlayarak ya benimle oyun oynamayı planlıyordu ya da içerden bir suç ortağı kazanarak kaçmayı.
Her ne olursa olsun tuzağına düşmemeliydim.
Hastaneye vardığımda arabamı park etmiş, yemekhane bölümünden bir kahve alıp masalardan birine yerleşmiştim. Tek başıma kahvaltımı ederken diğer masalarda ki birbiriyle sohbet edip gülüşen toplulukları izledim. Sırf insanlarla nasıl iletişim kuracağımı öğreneyim diye psikoloji okumuştun fakat değişen hiçbir şey yok gibiydi. Sanki sadece zaman ilerlemişti, ben aynı ben gibiydim. Gerçekten bu kadar mı zordu bir tanesiyle sohbet edip aynı masaya oturmak, nedense içimden gelmiyordu bunu yapmak. Kendimi iletişim kurmaya zorlamak istiyordum fakat bunu bile yapasım gelmiyordu.
Kahvaltımı bitirdikten sonra birkaç mahkumun raporlarıyla ilgilendim. Taehyung'la öğleden sonra randevum vardı. Öğlene kadar her şey olması gerektiği monotonlukta geçti.
Öğlen arası dışarı yemeğe çıkmak üzereyken eski sevgilim Junmyeon'la bahçede karşılaşmam sonucu günümün boktanlaşacağını anlamıştım. Beni aldatan harika (!) eski sevgilim Kim Junmyeon.
Sıcak bir karşılaşma olmadı tabii, direk hesap sorma faslına girdim. "Ne arıyorsun burda?"
Yüzünde sinir bozucu sırıtışıyla yaklaşmıştı. "Kız arkadaşımı göreyim dedim, kötü mü yaptım?"
Etrafımızda insanlar gidip geliyorken çemkirmemi bastırmaya çalıştım. "Ne diyorsun sen ya? Kafa mı buluyorsun benimle? Ne kız arkadaşından bahsediyorsun? Hadi sen o Joohyun sürtüğünün koynuna geri dön, gerçi kadınında evli olduğunu duydum. Görünen o ki bir güzel kafalanmışsın, canıma değsin. Beter ol."
Yanından geçip gitmek üzereyken kolumdan sıkıca tutarak etraftaki insanların bize dik dik bakmasına neden oldu. "Benim aldığım evde oturuyorsun üstüne bir de çemkiriyor musun Jisoo?" Sesi iyice yükseldiğinde artık herkes bize bakıyordu.
"Ben mi sana bana ev al dedim geri zekalı? Doğumgünü jesti yapmayı isteyen kendindin ben evde bir dilim pasta yemeyede razıydım. Ne o yoksa verdiğini geri almaya mı geldin? Bunu da yapmazsın be.. Joohyun'la yediğin nanelerden sonra seviyen bayağı düşmüş, yerleri süpürüyor."
Kendimi kurtarmaya çalıştım fakat kendine daha çok bastırdı. "O evden çıkacaksın Jisoo Kim." Kolumu kırarcasına sıkıyordu üstelik bunu yaptığı yerde bir devlet binasının ön bahçesiydi. Hiçkimse bir şey yapmıyordu. Sadece aval aval bakıp izliyorlardı. Bu bakışlar bana ortaokulda ki iğrenç anılarımı hatırlatmıştı. Bir dejavu yaşıyor gibiydim sanki, aynı kurguyu farklı bir zamanda farklı bir kişiyle yaşıyordum şuan.
"Bu kadar mı korkuyorsun evsiz kalmaktan, ha?" Alaycıl sesini duyduğumda ağladığımı fark ettim. "Al evini sok bir tarafına, kolumu acıtıyorsun hayvan herif. Bırak beni!" Birkaç tekme ve yumruk savurduktan sonra kolumu kurtarabilmiştim. Bu sefer yakama yapışmıştı.
"Seni söylediğin her bir şey için pişman edeceğim Jisoo." Çığlık atıp tepinmeye başladığımda güvenlik en sonunda araya girmeyi akıl edebildi. Junmyeon benden uzaklaştırılıp bahçeden çıkarılmıştı en sonunda. Yüzümün ağlamaktan kıpkırmızı olduğunu oluşan yanma hissinden anlayabiliyordum.
Bankta oturmuş tek başıma ağlıyorken güvenlik bir şişe su uzatmış, stajyerlerden birkaç tanesi ayıp olmasın diye nasıl olduğumu sormuş, ardından yine yalnız bırakılmıştım.
Suyun kapağını açmış içmek üzereyken mahkumların olduğu katta, ön bahçeye bakan pencerelerin birinde yeşil bir kafa gördüm. Yine beni inceliyordu.
Suyu içtikten sonra pet şişeyi çöpe attım ve kol saatime baktım. Saat öğleden sonra üçtü. Randevuyu kaçırmak üzereydim. Gözyaşlarımı silip binanın içine, Taehyung'la görüşmek için adımlamaya başladım.
Kurgu nasıl gidiyor? Bu arada nasılsınız?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
joker ⚛ vsoo ✓
Fanfictionsenin biraz mutlu olmaya ihtiyacın var güzelim. bıçağımla yüzüne hiç silinmeyecek bir gülümseme çizeceğim. [30.11.20-27.09.21]