Üzerimdeki kanlı ceket vücudumun her yerini kaşındırıyordu. Ellerimle omuzlarımı hızlı ve sertçe sıvazlamaktan başka bir şey yapmıyordum. Sanki bu beni her şeyden arındıracakmış gibiydi. Böyle yaparak kendimi temizlediğimi sanıyordum sanki.Merdivenlerin tepesinde aşağı kattan gelen televizyon sesini kaç dakikadır dinlediğimi bilmiyordum. Başımı trabzanlardan biraz daha aşağıya indirdiğimde Joohyun'un bacak bacak üst üste atmış, üzerinde benim geceliğimle televizyon izlediğini görebiliyordum, siyah saçlarını topuz yapmış ve ensesi tamamen gözümün önündeydi. Kafamda merdivenlerden usta bir sessizlikle indiğimi, sessiz adımlarla beyaz kanepeye yaklaştığımı ve bıçağı o enseye saplayarak aynı yatağımda olduğu gibi kanepeyide kırmızıya boyadığımı hâyal ediyordum. Fakat hâyalimi gercekleştiremiyordum, bir şeyler tutuyordu beni. Adım atmaya çalıştıkça saçma sapan titriyordu vücudum, engel olamıyordum.
Televizyondaki seslere odaklanıp kafamın içindeki düşüncelerin gürültüsünden kurtulmaya çalıştım. Ekrandaki adam ve kadın kavga ediyor gibiydiler, anladığım kadarıyla saçma sapan bir brezilya dizisiydi.
Joohyun'un boynu kıpırdayıp arkasına döneceği zaman vücudum durumun ciddiyetini sonunda idrak edip titremeyi kesmiş ve beni merdivenin sağındaki koridora atmıştı. Koridorun duvarına sırtımı yapıştırırken merdivende yükselen adım sesleriyle kendimi koridordaki tuvalete attım. Adın sesleri yaklaşıyorken "Junmyeon?" Diye seslendiğini duymuştum.
Koridoru es geçip yatak odasına ilerlemesini umut etmekten başka bir şey gelmezdi şuan elimden, en iyi o şekilde saldırırdım arkasından.
Kulak kabartıp ayak seslerine odaklandım, tam da istediğim gibi yatak odasına ilerlemeye başladığında tuvaletin fayanslı duvarından çekmiştim sırtımı.
Koridordan yavaşça kafamı uzatıp soluma baktım. O, yatak odasının kapısının önündeydi. Eli pirinç kaplı tokmaytayken parmak uçlarımda yürüyerek yanaştım arkasına.
Kapıyı açtığında karşılaştığı kanla manzarayla tam bir çığlık koparacakken bıçağı sırtına saplayıp elimle ağzını kapadım. Boğuk çığlıkları kulaklarımı doldururken ağzından oluk oluk kan akıyordu.
Kollarım arasında can çekişen bedeni sürükleyerek yataktaki diğer cesedin yanına yüz üstü attım ve çığlıklarının duyulmaması için kafasını yatağa bacağımla bastırdım. Daha sonra elimdeki bıçak bacağım altındaki beden çırpınmayı kesene kadar aşağı-yukarı hareket etmişti.
İşim bittiği zaman bıçağı da yatağın üstüne fırlattım. Her yerim kan içerisinde ve yapış yapıştı, kendimi odamdaki tekli koltuğa atmıştım. Baştan aşağı kan içinde ve titriyordum, onları öldürmüştüm. Yatağımda iki tane ceset vardı fakat zerre pişmanlık duymuyordum.
Ya buraya geldiklerini başka birisinede söylemişlerse? Hayır, Joohyun evliydi. Metresiyle başka bir kadının evinde kırıştıracağını başkaları duysun istemezdi.
Peki cesetlerden nasıl kurtulacaktım? Bu durumda en iyi çözüm yakmaktı. Junmyeon'un evin önündeki arabasını da garaja çekmeliydim.
Tenha bir yerde yaşamak ilk defa işime yarayacaktı. Junmyeon'la birlikte olduğumuz zamanlar şehrin gürültüsünden uyuyamadığım için bana bu evi aldığını hatırladım bir an, şimdi ise bu evde başka bir kadınla birlikte olmuş ve ölmüştü.
Oturup düşünmeye vaktim yoktu. Üzerimdeki kanlı kıyafetleri çıkarıp yerlerdeki kan damlalarınıda şuanlık idare ettiği kadar toplayıp yatağın üzerine attım. Üzerime temiz kıyafetleri giymeden önce bıçağı bezle silip çamaşır suyuyla yıkamıştım.
Daha sonra aşağı inip Junmyeon'un arabasını kendiminkiyle beraber garaja çektim. İkimizinde arabası aynı markaydı. Arabasının rengini farklı bir renge boyamalıydım.
Fakat öncesinde cesetler yanmalıydı.
Bölüm çok gecikti biliyorun çünkü vize haftasındaydım, az öncede moleküler biyoloji sınavından çıktım (bok gibi geçti sormayın sbjsbsjdbdh) joker ve clonı finallere kadar bitirmem lazım artık hem dersler hem buradan kitap yazmaya yetişemiyorum.. her şeyden lisedeyken daha kolaydı..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
joker ⚛ vsoo ✓
Fanfictionsenin biraz mutlu olmaya ihtiyacın var güzelim. bıçağımla yüzüne hiç silinmeyecek bir gülümseme çizeceğim. [30.11.20-27.09.21]