altı : basket sahasında verilen minik hediyeler

2.9K 291 159
                                    

Titreyen ellerimi saçlarıma götürmüş, alnımı kapatan pembe tutamları zorlukla geriye itmiştim. Geberiyordum yorgunluktan, gerçekten geberiyordum ama durmaya da niyetim yoktu. Elimdeki basket topunu bir kez daha potaya attım, top hiç değmeden çemberin içinden geçti ve potanın altında duran Hyunjin'in eline düştü. "Jimin, yeter lan." dedi ellerini cebine koyup bana yaklaşırken. "Yorulmadın mı daha?"

Tellerle çevrili sahada kenara bıraktığım su şişeme doğru adımlamaya başladım. "Hayır." dedim, ellerim bile terlemişti. Terleyen avuçlarımı şortumun üzerine sildim ve dudaklarımın arasında duran topitopumu çıkardım. "Sıkıldıysan gitsene."

Su şişemi almak için yere eğildim, Hyunjin de o sırada potanın altına oturmuştu. "Sıkıldığım için değil de, nasıl yorulmadın anlamıyorum." dedi topu işaret parmağında döndürürken. Yarısı içilmiş suyun kapağını açtım ve geriye kalan yarısını da içtim. "Yorulmam ben." dedim pet şişeyi parmaklarımın arasında büzüştürürken. Beni rahatsız eden pet şişe sesi yüzümü ekşitmeme neden olsa da şişeyi küçücük bir hâle getirdikten sonra yere atıp üzerine bastım. "Gidelim mi dersin?"

"Saat on bir olmuş." dedi sessizce, cümlesine devam edecekti ki onu böldüm. "Yatacak mısın lan bu saatte?" dediğimde o da gülmüş, elindeki topu bana atmak için bir hamlede bulunmuştu. Topitopumu tekrar ağzıma alırken bakışlarımı ondan çekmiyordum, dikkatli bir şekilde attığı topu yakaladım. "Bu saatte neden uyuyayım Jimin?"

"Sizin gibi veletlerin saat dokuzda uyuduğunu sanırdım. Geç saatlerde uyanık olmanıza anneleriniz kızmıyor mu?"

Duyduğum sesle kafamı kaldırdım ama gördüğüm manzara içimden koca bir siktir çekmeme neden olmuştu. 

Taehyung, Namjoon, Seokjin ve onlardan birkaç adım geriden gelen Yoongi.

Uzaklaştırma aldıkları için onları okulda görmemiştim, dün telefon konuşması sırasında meydana gelen faciadan sonra ilk kez görüyordum Yoongi'yi. Siyah saçlarını dağıtmış, basketbol oynarken giydiği formalarını giymişti yine. Kırmızı bir tişört, ve o tişörtle takım olan şortu vardı üzerinde ve altına dizinden biraz daha altta olan kırmızı çoraplarını çekip siyah basket ayakkabılarını giymişti. Onu bu kılıkla en son aylar önce görmüştüm. "O zaman şimdiye çoktan ikinci-üçüncü rüyanızı görüyor olmalıydınız, ne işiniz var burada?"

Hyunjin'in oturduğu yerden kalkarken kurduğu cümle kaşlarımı çatmama neden olmuştu. Pekâlâ, onunla takılıyorduk ki grubumuza onu ve takıldığı arkadaşlarını almak gibi bir niyetimiz bile vardı ama aramızda olacak bir kavgada bizi değil, Yoongi ve ekibini destekleyeceğini düşünüyordum. Onlara diklenmesi şaşırtmıştı beni. Elimdeki topu sektirirken Hyunjin yanıma gelmişti bile. Taehyung açık kırmızı saçlarını eliyle geri itti. "Basket oynamaya gelmiştik ama sizi burada görmeyi beklemiyorduk."

"Tamam." dedi Hyunjin, ellerini pantolonunun cebine koymuştu. "Gördünüz, biz buradayız ve şimdi de siktirip gidebilirsiniz."

Seokjin "Biz dört kişiyiz." dediğinde bakışlarım Yoongi'ye değdi. Yere bakıyordu, elleri şortunun ceplerindeydi ve asla benimle göz teması kurmuyordu. "Öyle bir kural mı var anasını satayım?" dedim dikkatleri üzerime çekerek. Yoongi sanki hâlâ ona baktığımı hisseder gibi kafasını kaldırdı ve gözlerime baktı. "Kuralı biz koyuyoruz." dedi Seokjin. Benim için her ne kadar zor da olsa Yoongi'den bakışlarımı çektim. "Gidin kumda oynayın."

Hyunjin'in dediği şey Yoongi'nin bıyık altından gülmesine neden olmuştu ama neye güldüğüne bile anlam verememiştim, belki de sadece duyduğu şey komik gelmişti ona. "Sahamızdan çekilecek misiniz," dedi Taehyung tehditkâr bir sesle. "Yoksa biz mi çekelim?"

bummer : yoonmin✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin