Merhabaaa✨
Bir yandan önümdeki tabaktakilerle ilgileniyor bir yandan da kalabalık masadaki yüzleri süzüyordum. Annem, Park anne ile yaptığı yemek hakkında konuşuyordu. Babam ve Chanyeol'un babası ise dikkatimi çekmeyen, iş ile alakalı konulara kendilerini kaptırmışlardı.
Yanımda oturan Chanyeol'a bir bakış atıp nefesimi verdim. Çatalımı yavaşça tabağıma bıraktığımda vücudumdaki gerginliği biraz olsun atmak için yumruklarımı açıp kapattım. Gözlerim tekrardan tatlısını iştahla ve mutlulukla yiyen çocuğu bulduğunda bir an için aklımdaki bütün düşünceler duman olup birbirine karıştı. Kendime gelmek için kafamı iki yana salladım, o an gözlerim Chanyeol'un eline takılmıştı.
Derin bir nefes alıp büyük eli tuttuğumda yanımdaki oğlanın da bakışları şaşkınlıkla bana döndü. Kısa bir an gülümsedim, ardından başımı masa etrafında oturan ailelerimize çevirdim.
"Biz çıkıyoruz."
Masaya hakim olan gürültü konuşmamla kesildi, bütün başlar bana dönerken yüzümdeki kararlı ifadeyi sabit tutmaya çalışıyordum. Hem utanmıştım hem de gergindim.
"Ama daha tatlımı bitirmedim." Chanyeol önce tatlısına sonra bana baktı. Yüzümdeki ifadeyi gördüğünde ise büzdüğü dudaklarını düzeltip aceleyle ekledi. "Yanıma alırım yolda yerim o zaman."
Yapmaya çalıştığım itirafta bana kesinlikle yardımcı olmayan sevgilimin elini sıkıp tekrar ailelerimize baktım. "Biz sevgiliyiz yani."
Boğazına kaçan yemeği öksürerek yerine göndermeye çalışan Chanyeol'un sırtına vurup ne diyeceğini bilemeyerek bize bakan babama döndüm. "Arabanı alabilir miyiz? Arkadaşlarımız ile buluşacaktık da bu akşam. Geç kalmayalım diye yani."
Annem ve babam bakışıp ağızlarında bir iki kelime gevelediler. Aynı şaşkınlık Park ailesinde de vardı, babam cebinden arabanın anahtarını çıkarıp verirken herkesin gözü ikimizin üzerindeydi ve kimse itirafım hakkında yorum yapmamıştı. Doğrusu, benim yaptığım herkesin bildiği bir durumu dile getirmekti. Sanırım şaşırdıkları tek şey bu konu hakkında konuşmamız, daha doğrusu konuşmamdı.
"Afiyet olsun." Chanyeol'un elinden tutup kapıya gidene kadar evdeki sessizlik sürdü. Biz kapıdan çıktığımızda ise arkamızdan bu konuyu tartışacaklarını biliyordum.
Onların evinden çıkıp bizim evin önündeki arabaya doğru ilerlerken Chanyeol başını aşağı eğmiş, tek söz söylemeden beni takip ediyordu. Yüzünü tam göremiyordum ancak kulakları kızarmıştı. Utangaç haline gülüp arabanın yanına geldiğimizde yolcu koltuğunun kapısını açtım. Chanyeol başını kaldırıp kırmızı yüzüyle bir bana bir de arabaya baktı, derin bir nefes alıp ben kapısını onun için kapatmadan önce oturdu. O emniyet kemerini bağlayana kadar ben de sürücü koltuğuna oturmuş, onun gibi kemerimi bağlamıştım.
Yola çıktığımız ilk dakikalarda Chanyeol yalnızca parmaklarını izlemişti. Elini tekrar tuttuğumda dönüp bana bakmadı, ancak elini de çekmemişti.
"Kızdın mı?" Gözümü yoldan uzun süre çekmemeye çalışarak aşağı eğmiş olduğu yüzüne bakmaya çalıştım.
"Kızmadım." dedi. "Sadece... Bana da haber verseydin."
Elini dudaklarıma götürüp avuç içini öptüm, tek elle araba sürmeye pek alışık olmadığım için gözüm hala yoldaydı. "Yemeğin başında aklıma geldi. Sana haber veremedim. Hem," ona muzip bir bakış attım. "Söyleseydim çok heyecanlanırdın. Bütün yemek boyunca en az üç tabak kırardın."
Güldüğümde ilk kızgın bakmaya çalışsa da saniyeler sonra o da benimle gülüyordu.
"Yine de çok şaşırdım. Ailelerimize söyleyeceğini düşünmemiştim."