Her ne kadar içimden ‘bu ne cüret be? Sen kimi tehdit ediyosun? Ukala şey!’ demek istesemde dışa vurduğum cümleler ‘’İyi!’’ olmuştu sadece.
Şimdi sırf geri zekalılığım yüzünden bir aralar sırf ekşın yaşamak istediğim için tellerle sarılmış olan terk edilmiş yasak bir bölgeye gitmiştim. Aslında yasak bölgeden çok, girilmemesi gereken bir evdi. Söylentilere göre evin sahibi bulunamamış ve ev tekrar kiraya verilmiş. Bu evi kiradan ucuza aldığına inanan otuzlu yaşlarda bir bayan evinde kafası kopuk olarak bulunmuş. Kim inanır ki? Bende her gün orada kendi katliamım için hazırlanıyordum ki benim açımdan durum pek umduğum gibi olmadı. Yine tek parçayım. Kahretsin!
Şimdi o aptallığım yüzünden hapse bile girmemi sağlayacak bir görgü tanığım var. Asla yapmam dediğim şeyde başrol oynuyorum. Dorukla partiye gitmek. Ne kadar kötü olabilir ki? Tanrım kimi kandırıyorum boktan farkım yok!
Ona birkaç küfür mırıldanırken ondan uzaklaştığımı fark ettim. Zaten ondan uzaklaşmak için bir beyine bile ihtiyacım yok. O derece nefret ediyorum.
Hızla okulun girişinden girerken kendimi içine soktuğum bu duruma baktım. Aptallığımın bedelini ödemeye başlamıştım. Merdivenlerden çıktım. Zaten sınıfım ilk katta olduğu için pek yorulmamıştım. Emre ve Dilanı bulmak için etrafıma şöyle bi göz gezdirdim. Ki uzun sürmemişti. Her zamanki köşemizde birkaç şey konuşup gülüşüyorlardı. Sanırım bu gün onların kötü günü değil. O yoldaki olayı birkaç saniyeliğine de olsa kafamdan atabilmek için yanlarına koşar adımlarla gittim.
Yanlarına vardığımda yaşadığım olayın kafamı koparsam bile aklımdan çıkmayacağını fark etmiştim. Beni görünce ikisi de sonuna kadar kıvırıp komik bi gülücük kondurdular yüzlerine. Bu gülücüğün karşısında beni boş ifademle görünce afalladılar.
‘’Ne oldu lan’’ dedi Emre hafifte olsa şaşkın bir ifadeyle. Açıkçası umursamış görünüyordu.
‘’Hiiç’’ Tamam tamam bu dediğime bende inanmamıştım. Sesimin de inandıracak güçten çıkmadığı apaçık ortadaydı.
‘’Anlatsana kızım ne oldu?’’ Tanıştırıyım buda benim şuan olduğu gibi sorgucu arkadaşım Emre.‘’Hani yasak bölgeye gitmiştim ya bi aralar?’’ dedim sinirimi belli ederek. Onların lafımı bölmelerine izin vermeden devam ettim. ‘’İşte Doruk’ta bunu görmüş. Bana kimin olduğunu bile bilmediğim bi partiye onunla beraber gitmemi istedi. Aksi taktirde İlk önce anneme ve sonra polise söyleyecek’’ İkisi de şaşırmış görünüyordu. Birbirimizden nefret ettiğimizi tüm okul biliyor aslında.
‘’O çocuk senden nefret etmiyomuy..’’ dedi Dilan ama Ermenin cümlesi yüzünden yarım kalmıştı dediği. ‘’Hadi lan ordan. Doruktan bahsediyoruz. Harbi o çocuk senden nefret etmiyomuydu. Nasıl böyle bi teklif yapabilirki? Saçma.’’ İkiside gözüme bakarken benden bir açıklama istedikleri belliydi. ‘’Doğruluk Cesaretlilik oyununda yapması istenmiş. Yani arkadaşlar bildiğiniz Doruk Aynı Doruk. Yine her zamanki gibi gerizekalı.’’
Bunu söylerken yüzümde yapmacık bir gülümseme oluşturup arkamı döndüm. Tabi arkamı döndüğümde olacaklardan habersizdim. Bir çift açık kahverengi göz karşımda belirdi. Kahverenginin en sinir edici tonu. Doruk Batur. ‘’Gerizekalı ha? Sana benimle uğraşmaman gerektiğini söylediğimi hatırlıyorum kızıl ejder. Aksi takdir de olacaklardan sorumlu değilim.’’ Dedi sırıtarak. Bir adım öne geldi ve aramızda yok denecek kadar az mesafe kalmıştı. ‘’Benimle uğraşmaman gerektiğini hala anlamadın mı kızıl? Fena yaparım.’’ Aramızdaki mesafe git gide azaldı. Yutkundum ve yanıtını verdim. ‘’Bana yapabileceğin en ufak şey bile benim gözümü korkutamaz. Bildiğin sıradan kızlardan değilim. Beni öyle kolay korkutamazsın. Anladın mı?’’ Neden uzaklaşmadığımı anlayamıyorum, bacaklarımın kontrolünü kaybetmiş gibiydim. Sanki aramızda az bi mesafe yokmuş gibi belimden tutarak iyice kendine yapıştırdı. Beynim durdu, nefesim kesildi. Ne yapacağımı bile kestirememiştim o an. ‘’Ah kızıl. Kim olduğum hakkında en ufak bi fikrinin olmadığı gibi ne yapabileceğim hakkında da bi fikrin yok. Bildiğinden daha fazlasıyım.’’ Vee Doruğumuzun kendini bişey sanan hallerine ani bi giriş yapmış bulunmaktayız.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KarmAşk
Teen Fiction''Ve ben belki de kısa bir zaman sonra, onun gülüşünü bile unutacaktım. Bakışlarını, kokusunu ve belki de sesini. Ama kızıl saçları... Kızıl saçlarını hiçbir zaman unutmayacaktım.''