Yemek salonuna açılan büyük kapıdan geçtikten sonra danışmaya doğru yöneldik. Kapının ağzından gördüğüm kadarıyla restoran çok doluydu hatta çok kavramı bu doluluğu ifade etmeye yetersiz kalırdı salon tıklım tıklım doluydu anlaşılan herkes yılbaşı diye kendini dışarıya atmıştı.
"Merhaba efendim hoş geldiniz rezervasyonunuz var mıydı acaba ?"
"Evet , Barış Kara adına rezervasyon yaptırmıştım"
Danışmada duran adam tamam anlamında kafasını salladıktan sonra bakışlarını önünde ki ekrana çevirdi ve bir şeyler yazmaya başladı. Kısa bir süre sonra bakışlarını tekrardan bize çevirdi.
"Buyurun efendim masanıza kadar eşlik edeyim" Dedikten sonra bize arkasını dönerek yürümeye başladı. Ve bizde onu takip ediyorduk bir yandan onu takip ederken bir yandan da gözlerimi insanların üzerinde gezdiriyordum.
"Tekrardan hoş geldiniz efendim isterseniz siz biraz soluklanın birazdan siparişinizi almaya geliriz"
İkimiz de teşekkür ettikten sonra masaya oturduk.
Barış, Kollarıyla masanın üzerine destek yapmış yüzünü ise ellerinin arasına koymuş bir şekilde konuşmaya başladı. "Çok güzelsin, Dünya da ki tüm çiçekleri kıskandıracak kadar güzel" Resmen konuşurken gözlerinin içi parlıyordu.
Her ne kadar konuşmaya niyetlensem de diyecek bir şey bulamadığım için her konuşmaya kalktığımda ağzım açık kalıyordu. Böyle bir iltifata ne denilirdi bilmiyordum. O yüzden hayatta en klişe olan kelimeler ile bu iltifatlarına cevap verdim.
"Teşekkür ederim"
Teşekkür ettikten sonra ellerinin bulunduğu pozisyonu bozarak masanın üzerine yasladım daha sonra ise ellerini ellerimle ile sardım. Ve sadece Barışın duyabileceğini bir ses tonuyla fısıldadım "Seni Seviyorum" O da bana aynı ses tonuyla fısıldadıktan sonra bir elini elimden çekti ve yanaklarıma götürüp baş parmağıyla yüzümü okşamaya başladı. Yaptığı harekete devam ederken yüzlerimiz git gide yakınlaşıyordu. Resmen yüzlerimiz zıt kutuplu mıknatıs gibiydi kontrolümüz olmadan ikimiz de birbirini çekiyordu.
Yüzlerimizin arasında santimler kala masanın üzerinde düşen gölgeyle ister istemez yüzlerimiz gölgenin sahibine dönmüştü. Tahmin edebileceği üzere gölgenin sahibi garsona aitti.
Ben yanımızda bize bakan garsona ölümcül bakışlar atarken Barış abartı olmayacak bir şekilde gülüyordu. Anlaşılan bakışlarımı görmüştü ve neden böyle bir bakış attığımı anlamıştı. Açıkçası nedeninin anlaması hiç umurumda olmamıştı. Ne yani sadece erkekler mi kız arkadaşlarını öpmek isterdi ? böyle bir kural mı vardı ?
"Ne alırdınız efendim"
Garsonun sorusuyla ikimizde hızlı bir şekilde menüyü elimize aldık. Çünkü geldiğimizden beri sadece birbirimizi izliyorduk. Menüye bakma fırsatımız olmamıştı. Ben menüye bakma işlemini sürdürürken Barış konuşmaya başladı.
"Ben bir porsiyon levrek bir tane de sade soda olabilir miyim ?"
"Tabi ki efendim tatlı ister misiniz ?"
"Yok tatlı istemiyorum teşekküre ederim"
Garson Barışın dediklerini not aldıktan sonra bakışlarını bana çevirdi. "Siz ne alırdınız efendim"
"Bende Barışın aldıklarının aynısından alayım ama sade soda yerine kırmızı şarap alabilir miyim ?" Garson dediklerimi yazacakken Barış lafa atladı.
"Biz o şarabı iptal edelim onun yerine kola alalım"
"Tamamdır peki tatlı alır mısınız ?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Abimin Arkadaşı - TAMAMLANDI
Teen FictionUzun zamandır platoniği olduğunuz çocuk abinizin en yakın arkadaşı çıksa ne olurdu ?