22. Bölüm

51.7K 2.6K 700
                                    

🔗

(Yayımlanma Tarihi: 03.03.2021)
•••
(Düzenlenme Tarihi; 04.07.2024)

2024)

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

🔗

Kapıya doğru ilerlemek için hareket ettirdiğim bacaklarım bir an için kapıyı o yakışıklı yüzüne sertçe kapatma isteğiyle dolup taştı. Yanındaki kadından ayrılmış ve şimdi de bana mı gelmişti? Odama gelecek cesareti nereden bulmuştu peki? Günlerce bir mesaj bile atmadan, nasıl olduğumu arayıp sormadan hayatına devam etmişken şimdi karşıma geçmiş yüzümde gülücüklerle onu karşılamamı mı bekliyordu? Gerçekten mi?

Tek kaşım sorgulayıcı bir ifadeyle havalanırken bakışlarımı üzerinde hâlâ jilet gibi duran takımında dolaştırarak, "Bir şey mi vardı?" diye seslendim. Nihayet hareketlenip kapıya doğru ilerlemeye karar veren bacaklarım beni istediğim yere ulaştırmakta güçlük çekse de amacıma ulaştığım anda, "Biraz yorgunum." diye ekledim. "Eğer önemli değilse daha sonra..."

Kapı eşiğinden içeri bir adım daha atarken bu hamlesinin bizi gereğinden fazla yakınlaştıracağını hesap etmemiş olmalı ki yüzlerimizin arasında bir karışlık mesafe kaldığı anda sanki yüzüne bir kağıt tomarı çarpmışım gibi irkildi. "Önemli." Bakışları üzerimde bir gezintiye çıkarak ağırca sabahlığıma kayarken çatılan kaşlarının ve birbirine bastırdığı dişlerinin sebebini anlamlandırmakla uğraşamadım. Her neye sinirleniyorsa sinirlenebilirdi. "Bana biraz vakit ayıramaz mısın? Yarım saat?" Gözleri kısılırken bakışları arkamda bir noktaya, -muhtemelen Hakan'ın az önce bedenini bıraktığı yatağımdaki dağınık kısma- odaklandı. "On beş dakika?"

Önemli olduğunu söylediği anda boynuma düşen bakışlarını yakalayarak yutkunurken, başımı hafifçe sallayarak, "Pekâlâ." diye mırıldandım. "Umarım uzun sürmez." Bedenimi kenara çekip içeri girmesi için kapıyı hafifçe aralarken ona rahatça içeri girebileceği kadar bir alan verdim ancak bu hareketimden bir şey anlamamış olmalı ki yerinden biraz bile hareket etmeden beni izlemeye devam etti. Gözlerinin asıl odağı üzerimdeki yazlık, ince sabahlıktı ancak bunu arsızca bedenimi dikizler gibi değil de sanki bir şey düşünürken farkında olmadan oraya dalmış gibi yapıyordu. Boğazımı temizleyerek ona toparlanması için zaman verdim. Kısık bakışları üzerimi süzdüğü saniyelerde kaşları çatılıyor ve az önce Hakan'ın gittiği yöne bakarak hızlı hızlı nefesleniyordu.

Hâlâ kapıda durduğu ve hareket etmediği için sözlü bir cevap beklediğini düşünerek, "Girebilirsin." diye seslendim. "Ya da kapıda mı konuşmak istersin?"

Derin bir nefes alıp açtığım alandan içeri süzülürken yanımdan adeta rüzgar gibi geçip gitti. Yutkundum. Parfümünün esmer teninden yayılan kokusunu alabiliyordum. Bunun hiçbir önemi yoktu, hem de hiç. Gözlerimi kapattım ve nasıl davranmam gerektiğini kestiremediğim için birkaç saniye bekledim. Kafam yeterince allak bullak değilmiş gibi bir de düzgün cümle kurmak ve kendimi ele vermemek için beynimi zorlamam gerekiyordu.

• NAMÜTENAHİ • Hayatımın Mimarı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin