🔗
(Yayımlanma Tarihi: 04.03.2021)
•••
(Düzenlenme Tarihi; 11.07.2024)🔗
Gözlerimi müthiş bir baş ağrısı ve bozuk bir mide ile araladığımda kafamın içinde son derece hırslı bir orkestra varmış gibi hissediyordum. İyi değildim. Tekrar kapatma isteğiyle dolup taşan göz kapaklarım, telefonumdan yükselen melodiye karşı koymak için direnirken bir süreliğine kapanıp yeniden çalmaya başlayan telefon sebebiyle bıkkınlıkla aralanmak zorunda kaldığı için biraz da asabiydim. Tanımadığım, rehberimde kayıtlı olmayan bir numara tarafından aranıyordum. Homurdanarak uzandım ve aramayı yanıtlamak için telefonu kavradığım anda sesin kesildiğini fark ederek saate bakıp nefeslendim. 09.49
Başımda şiddetli bir ağrı ve bütün bedenimde halsizlik hissetmemiş olsaydım belki işe gidiş saatimi baz alarak fazladan iki üç saat daha uyuduğuma sevinebilirdim ancak ne yazık ki iyi uyanmamıştım. Ne diye içmiştim ki o zıkkımı? Zarardan başka bir şey değildi. Yaşam kalitemi anında düşürmeyi başarmıştı. Yataktan güç bela doğrulduğum o kısacık zaman diliminde dizlerimden karnıma kadar sıyrılan tişörtü hızlıca aşağıya çekeleyerek ayaklandım. Bakışlarım belli belirsiz kısılarak üzerimdekileri bir kez daha incelerken zihnimde parlak bir ampul yandı. Üzerimdeki şort benimdi ancak tişört, Yiğit'in hasta olduğu gecenin sabahında giymem için bana verdiği tişörttü. Yutkundum. Onu sahibine vermek yerine dolabımda tuttuğumu ve bavuluma atıp buralara kadar getirdiğimi şimdiye kadar fark edememiştim bile.
Ayrıca dün gece üzerime pamuk saten bir gecelik giydiğimi hayal meyal de olsa hatırlıyordum. Peki bunları ne zaman değiştirmiştim?
Gözlerimi birkaç kez kırpıştırırken zihnimde belli belirsiz bir görüntü akışı sağlandı. Dün olanlar, Semih ile yaşanan anlar, Hakan ile beraber bir şeyler içmek için restorana inişimiz, Yiğit'i bir kadınla beraber yemek yerken görüşüm ve gereksiz bir artistlikle iki bardak kırmızı şarabı kafama dikişim... Gözlerimi sımsıkı kapatıp başımı hafifçe iki yana sallarken son saydığım iki konuyu olmamış gibi varsaymaya çalıştım. Saçma sapan şeylere tavır alan, olgunlaşmamış bir çocuk gibi davranmayı bırakmam gerekiyordu.
İstediği kadınla oturabilir ve bir şeyler içebilirdi. Bana hesap verecek hali yoktu ya.
Nefeslendim. İlk rotamı muhtemelen odaya girdiğim anda bir kenara fırlattığım çantamı arayıp bulmak için kapının yakınlarına doğru oluşturdum. Tam da tahmin ettiğim gibi girişte, hemen yerde acele ile fırlatılmış gibi eğik bükük duruyordu. İçinden çıkardığım küçük kutudan bir ağrı kesici alarak mini dolaba ilerlerken tek dileğim en kısa sürede ağrımın kesilmesiydi ve bunun için de yapmam gereken belliydi. Hakan'ı arayarak uyandırmam, zorla aşağıya indirip hem onun hem kendimin karnımı doyurmam ve büyük bir gururla ilacımı mideme indirmem gerekiyordu. Sıralama basitti ancak uygulamada geçen süre tam bir felaketti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
• NAMÜTENAHİ • Hayatımın Mimarı
Ficção AdolescenteYiğit, elindeki flaşı açık telefonu ışığı asansörün tavanına vuracak şekilde yere bıraktıktan hemen sonra elleri yanaklarımı kavrayarak, "Hadi Eylül, derin bir nefes al." Kulaklarım uğulduyor, görüş alanım arada bir netleşip bulanıklaşıyordu. Kendim...