"Segah nerede?"Rahat adımlarla etrafta dolaşan Korel ofisinde bulamadığı kadını aramak için galerinin içinde geziyordu. Yanından geçen Serdar'ı durdurup kadının nerede olduğunu sorduğunda istediği cevabı alamadı. Segah'ın yanında hep kibar olduğunu gördüğü adamın kendisine pas verdiği söylenemezdi.
"Odasındaydı en son." Adamın yüzüne bunu zaten bildiğini belli eden bıkmış bir ifadeyle baktı. Dedektif'in bakışlarından kurtulmak isteyen Serdar patronunun nerede olduğunu bilmemesine rağmen adamı başından atmak için bir şeyler uydurdu. En fazla nerede olabilirdi? "Odasında değilse ya ana salondadır ya da davet salonundadır."
İstediği cevabı aldığını düşünen Korel sahte bir gülüşle adamı geride bırakıp ana salona doğru ilerledi. "Bu kadar çok eseri ne yapacaklarsa..." diye mırıldandı heykellerin yanından geçerken. Segah ve ikisi hem zevk hem de yaşantı olarak çok uç noktalardan birbirlerine el sallıyorlardı.
Genç kadını ana sergi salonunda bulamayınca direkt dün akşam buluştukları davet salonuna yöneldi. "Muhtemelen yine bir tablonun önünde durmuş hayatın derinliklerini düşünüyordur." Salona yaklaştıkça duyduğu tıkırtılar anında kaşlarını çatmasına neden oldu. Adımlarını hızlandırıp kapıları araladığında her şeyin yolunda olduğunu gördü. Tabii bu sadece birkaç saniye sürdü.
Dün akşam önünde durdukları tablodan bir kadın uçtu salonun ortasındaki masanın üzerine. Masanın sarsılmasıyla birlikte devrilen sandalyeler beraberinde karmaşayı da getirdi. Uzun kütük masadaki vazolar kırılıp yarısı etrafa yarısı kadının vücuduna batıyordu. Korel onu hemen tanıdı. "Hayır!" diye bağırdı kadının düşeceğini anladığında. Masanın diğer ucuna koşup Segah'ı düşmek üzereyken yakalayıp kucağına aldı. "Segah?" diye seslense de kadın gözleri kapalı bir şekilde yatıyordu. Dedektif eğilip nefes alıp almadığını kontrol etti. Neyse ki nefes alıyordu.
"Serdar!" diye kükrediğinde adam birkaç saniye içinde odaya girdi. Segah'ı adamın kucağında görmesi bir yana etraf resmen bir savaş alanı gibiydi. Kafasını çevirip tabloya baktığında boydan boya kesilmiş tablo iyice endişelenmesine neden oldu. "Galeriyi boşalt, Segah'ı odasına götüreceğim." Kelimelerine henüz ulaşamayan Serdar kısa bir baş onayıyla odadan ayrıldığında Korel gücünü toplayarak kadını iyice kucağına aldı. Yaralı mı diye kontrol etmek istiyordu ama bacaklarının çoğunu açıkta bırakan limon sarısı takımının yer yer kanla kaplandığını görebiliyordu. Vazoların kırık parçalarına bakılırsa asıl hasarı düştüğü yerde aldığı belliydi.
"Dedektif..." diye mırıldandı genç kadın gözlerini yavaşça açarken. Sol tarafına düştüğü için vücudunun özellikle sol tarafında canını yakan ağrılar ve nereden geldiğini bilmediği sızılar vardı. "İnebilir miyim?" Adamın kucağından indiğinde zar zor ayakta duruyordu ama planını sağlama almalıydı. Neyin içinde olduğunu az önceki ziyaretinde biraz da olsa görmüştü. Tek başına olmayacağından emin olmalıydı. Çok sonraki zamanlarda bu yaptığından pişman olacağından bihaber adamın eline uzandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tablo Gezginleri
FantasyFırça izleri canlandığında onlar çıkacak ortaya. Efsane şöyledir. Çalınan en eski eşya ele geçirildiğinde renkler ayna olur kumaşın üstünde. Her ayna bir yansıma her yansımanın bir gezgini vardır. Çizilmiş her zaman birer kapıdan ibaret. Son Akşam...