Önceki bölümden
Korel kutunun içine yakından bakmak için eğildi ve Segah'ın elini uzattığını gördüğünde başını olumsuz anlamda sallayıp kadının dokunmasını kibar bir hareketle engelledi. Ardından cebinden çıkardığı eldiven paketlerinden birini Segah'a uzattı, birini de kendisi için açtı.
Mühürlerden birine uzanmıştı ki parmakları daha altın mühre değmeden bir ses gürledi deponun içinde. Genç kadın çıkan sesten dolayı deponun sallandığına yemin edebilirdi. Korel ve Segah kafasını kaldırdığı gibi devasa tablodaki padişahın yavaş yavaş ayaklandığını anbean izlediler. Tablodan kopan çatırtılar ve yanık kağıt külleri de cabası...
"Siz! Mührüme dokunmaya nasıl cüret edersiniz!"
14
Küçücük depo başlarına yıkılıyordu sanki. Oda gittikçe kendi içine doğru çekiliyor, hissettikleri sarsıntı en az dört şiddetinde bir deprem yaşıyormuş gibi gerçekti. Yarım duvarı kaplayan çerçevenin dört kenarından çıkan ışıltılar durum buyken bile dikkat çekmeyi başarıyordu.
Burunlara dolan hafif bir yanık kokusu, etrafa saçılan yanık kumaş parçalarını desteklerken Korel, genç kadını hızlıca arkasına doğru çekti. Fakat Segah adamın arkasında durmaktansa dengesini korumayı başardığında kendini resmen tablonun önüne attı. Daha fazla saklanma ya da geri çekilme olmayacaktı.
Yaşlı adamın eli tablodan çıkıp Segah'a uzanmak üzereydi ki Korel son anda kadını yakalayıp birkaç adım geri çekti. "Ne yapıyorsun?" Neyse ki yavaş yavaş dinen sarsıntıların sonunda ayakta durabilmek mümkün olabilmişti.
"Eşyalarınızı size vereceğim padişahım." diyen genç kadına karşı tablodan uzanan el birkaç saniyeliğine duraksadı ve sonunda elini büyülü parıltılar eşliğinde geri çekti.
"Tövbe hâşâ! Her kaftan giyeni padişahın mı sanırsın, ben vezir-i azam Ayas Süleyman Paşa! Gafil seyyahlar siz misiniz?" Sözlerinin sonuna doğru sesi iyice yükselen Paşa'nın tekrar ayaklanmasıyla Korel öne doğru birkaç adım attı. Gergin olsa da yüzünde ne düşündüğünü belli etmeyen rahat bir ifade vardı.
"Şöyle bir araya girmek durumundayım Paşam. Kabaca 1500'lerden hesaplasak aramızda 400-500 yıl var." derken genç adam sanki kısa ve olağan bir zaman aralığından bahsediyormuş gibiydi. "Demem o ki, kellemizle falan uğraşıp zaman kaybetme. Mühürlerini biz çalmadık."
"Adamı sinirlendirme Korel." diyen kadına kıstığı gözleriyle baktı genç adam.
Hafifçe kadının kulağına doğru eğildiğinde Segah'ın düzgün düşünemediğini daha yakından hissetti. "Tablolara girmek için yanıp tutuştuğunu biliyorum ama çerçevenin hemen arkasında elinde silahlarıyla seni bekleyen avcılar olabileceğini bir düşün derim." dediğinde Segah'ın gözleri gözden kaçırdığı bir detayı hatırlamış gibi kocaman açıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tablo Gezginleri
FantasyFırça izleri canlandığında onlar çıkacak ortaya. Efsane şöyledir. Çalınan en eski eşya ele geçirildiğinde renkler ayna olur kumaşın üstünde. Her ayna bir yansıma her yansımanın bir gezgini vardır. Çizilmiş her zaman birer kapıdan ibaret. Son Akşam...