Genç kadın beklenmedik bir şekilde kapanan gözlerini bir süre sonra nihayet araladığında hareketsizce tavanı izlemeye başladı. Ofisindeki koltuğa uzanmıştı, yanındaki hareketlilik Dedektif'in hala orada olduğunu gösteriyordu. Doğrulup oturmak istedi ama gördükleri ve yaşadıkları zihnini zorlarken ne yapması gerektiğini bilmiyordu.
"Sadece beş dakika yalnız bırakmıştım..." diyen sesle derin bir nefes aldı ve başındaki ağrıya rağmen yavaşça doğruldu.
"Tam olarak ne oldu?" dedi bayılmadan öncesini düşünürken. "Neden buradayız?"
Büyük masaya yaslanmış, kollarını göğsünde birleştirdiği gergin haliyle kadını izleyen Korel duruşunu bozmadı. Ceketini çıkarıp koltuğa gelişigüzel bırakmış, aynı gün ortasındaki gibi kollarını geriye doğru katlamıştı. Çatılı kaşlarına ve keskin bakışlarını derinleştiren mavi gözlerine bakılırsa Segah onun ciddi anlarından birinde olduğunu rahatlıkla söyleyebilirdi.
"Seni hastaneye götürmek için kucağıma aldığımda ofisine gitmek istediğini söyledin." Başıyla onaylayan Segah o anı hatırlamıyordu, hatta bilincinin tamamen kapalı olduğunu düşünüyordu ama belli ki düşündüğü gibi değildi.
Üzerindeki ince örtüyü kenara çekip çıplak ayaklarını aşağı sarkıttığında Korel başıyla ayakkabılarını koyduğu yeri işaret etti. Kadını hastaneye götürmek yerine odaya getirmesinin doğru bir karar olup olmadığından emin değildi ama yine de rahat etmesi için elinden geleni yapmıştı. Segah'ın başına batmaması için çıkardığı tokasını çıkarmayı bile akıl etmişti. Orta sehpanın üzerinde parıl parıl parlıyordu kadının tokası.
"Gördün mü?" diye mırıldandı Segah ayakkabılarını giyerken. Saçlarını bir omzunda topladı, bakışları ayakkabılarındaydı ama alacağı cevabı merakla bekliyordu.
"Işıldaklı çerçevenin neresinden çıkardığını bilmediğim elinin sana saçma sapan bir çiçekle ilan-ı aşk etmesinden mi bahsediyorsun?" dediğinde genç kadın başını sağa solla salladı. Adam iflah olmaz bir konuşmacıydı. "Gördüm tabii ki."
"Sen de gördüysen gerçek demektir." Dirseklerini bacaklarına yaslayıp başını ellerinin arasına aldı. "Bu imkansız Korel, deliriyor olmalıyız." Önündeki sehpanın üzerinde duran solmuş çiçek yaşadıklarını tekrar hatırlattığında eline bakmadan edemedi.
"Hanımefendi bayılmasaydınız ne olup olmadığını anlardık. Seni yatırıp döndüğümde her şey yerli yerindeydi."
"Her gün tablolardan çiçekler kabul etmiyorum Dedektif! Çok şaşırıp bayılmam benim suçum mu?" derken ayaklandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tablo Gezginleri
FantasiFırça izleri canlandığında onlar çıkacak ortaya. Efsane şöyledir. Çalınan en eski eşya ele geçirildiğinde renkler ayna olur kumaşın üstünde. Her ayna bir yansıma her yansımanın bir gezgini vardır. Çizilmiş her zaman birer kapıdan ibaret. Son Akşam...