63.BÖLÜM
Aytekin Ataş: O Yar Gelir
Sezen Aksu: Ah Beni Beni🍏🍎
Hiç kimse kendi ailesini seçemiyordu.
Benim ailemi seçemediğim gibi...
Fikret Yıldırım; kalbinin tüm odaları taşlaşmış adam.
Kalbi taşlaşmış bir adamın kalbine sevgi ekmek imkansızla eş değerdi.
Başımıza daha ne gibi kötülük gelebilir ki diye düşünürken, bir öncekinden daha fena kötülük geliyordu.
O, akşam Fikret Yıldırım sağına ve soluna oturttuğu Rüya ile Aslı'yla kameraların karşısına geçmiş, bütün dünyaya haykırır gibi röportaj yapmıştı.
Melih, dayısı konuştukça sanki karşısında kanlı canlı duruyormuş gibi ekrana bakıyordu. Ben ise sadece ona.
Fikret Yıldırımın konuşması bittikten sonra Melih silkelenerek kendine gelmiş ve masanın üzerinde duran televizyon kumandasıyla televizyonu kapatmıştı. Hiçbir şey olmamış gibi koltuğa oturmuş ve beni de yanına oturtmuştu.
Konuyu hiç açmadan, televizyon kapatır gibi kapatmıştı.
Sözünü dahi etmemiş, evimizdekilerin de tek bir yorum bile yapmalarına izin vermemişti.
Melih, dayısını kısaca yok saydı.
O, akşamın üzerinden tam bir hafta geçmişti. Bu bir haftalık sürede, Melih ile adamları sık sık özellikle akşamları bahçede toplanıp konuşuyorlardı. Melih beni yalnız bırakmak istemediği için şirkete gitmiyor, çalışmalarını evden yürütüyordu.
Her şeyden önemlisi bu bir hafta içinde bebeğimizin odası için ikimiz birlikte eşyaları seçmiştik. Her şeye birlikte karar vermiş, birlikte uzun uzun düşünmüştük. Dün öğleden sonra sipariş ettiğimiz her şey evimize geldi. Sonunda bugün Melih'le birlikte bebeğimizin odasını düzenleyeceğiz.
Melih duvarları boyayacak ben de gelen eşyaları silecektim.
Tabii bunun için Melih'in uyanması gerekiyordu.
Ben heyecandan ve ara sıra yoklayan bel ağrımdan dolayı gece boyunca uyuyamazken, Melih kolunu karnıma sarmış, başını da göğsüme koyarak mışıl mışıl uyuyordu. Hatta yaklaşık yarım saat önce kollarının arasında kıpırdanıp yatak başlığına sırtımı yaslamama rağmen uyanmamıştı.
Hala başı göğsümün üstünde, elleri karnımı sarıyordu.
Alnının üstüne dökülmüş kumral saç tutamlarına elimi götürüp, usul usul okşadım. Öyle rahat, öyle güzel uyuyordu ki onu uyandırmaya kıyamıyordum. Ama bir gerçekte vardı ki belim ağrımaya başlamış, karnım acıkmıştı. Melih'in uyanması gerekiyordu.
Başka zaman olsa Ela çoktan karnımın içinde tekmelerini savurmuştu. Ama şimdi babasının kolları tarafından sarılmak onunda hoşuna gitmiş olacak ki hiç sesi soluğu çıkmıyordu.
Saçlarındaki dokunuşlarımı biraz sertleştirdim ve uyanması için "Melih..." diye seslendim.
Tabii ki bu sesleniş bir işe yaramadı. Çünkü Melih uyanmadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BUZ YANIĞI
Ficción General"SENİN DERDİN NE?" diyerek bağırdım karşımda beni sinir eden adama, ağlamamak için kendimle mücadele veriyordum. Ama nafile bir mücadele olmuştu. Çünkü, gözyaşlarım yine bana ihanet ederek, yanaklarımdan aşağıya süzülüyordu. Arkası dönük olan Melih...