karşımda uzun siyah saçları ve keskin bakışlarıyla bana bakan bir adet hirai momo görmeyi beklemiyordum tabi.
yanında da kolunu sıkı sıkı tutan ve geldiğinden beri sırıtan bir kız vardı.
ya da sevgilisi mi demeliydim bilmiyorum."uh şey bu nayeon sizi kardeşimle tanıştırmak istemiştim çocuklar ama ben.." sesi sonlara doğru kısılan patronuma bir bakış attım.
sanki bir suç işlemiş gibi mahçupça bana bakıyordu bundan rahatsız olmuştum çünkü onun hiçbir suçu yoktu.
tanrım neden ben ve momo'yu her zaman aynı ortama sokmaya çalışıyorsun gibi hissediyorum?
"merhabaa ben nayeon bu da kız arkadaşım momo." dedi kısa boylu kız yüzünden gülümsemesini eksik etmeyerek.
herkes kendini tanıtırken ben de adımı söyleyip sahte bir gülüş attım.
koskoca japonya'da bula bula patronumun kardeşini bulan momo'ya içimden küfür etmeyi de unutmuyordum.
"hadi oturun." diyerek biraz önce bizim oturduğumuz yeri gösterdi patronum, eski sevgilim ve şuanki sevgilisine.
gözüm nayeon denen kızda takılı kaldı bir süre bende olmayan da onda olan ne olabilir diye düşündüm ama çok kısa bir süreliğineydi.
kendime gelip patronuma bağırdım.
"benim mutfakta işim vardı da siz oturmaya devam edin!!"
o ise bir jinyoung'a bir bana bakıp başını salladı tabiki de rahatsız olduğumu anlayıp yanlarından gitmek için bahane bulduğumu anlamıştı.
patronum lim jaebeom zeki bir adamdı.
**
mutfağa gireli neredeyse yarım saat olmuştu birkaç dakika önce chaeyoung nasıl olduğuma bakmaya gelince ona iyi olduğumu ve bana hastaymışım gibi davranmayı bırakmalarını söylemiştim.
onun yüzünden güçsüz gibi görünmekten nefret ediyordum.
ve işte şimdi de stresimi atmak için henüz süslenmemiş pastalardan birine krem şanti sürüyordum. her ne kadar bunda kötü olsam da işim bittikten sonra süslemeyi deneyebilirdim. yeni hobiler edinmenin stresi azalttığını okumuştum bir dergide.
belki de pasta süslemek yeni hobim olabilirdi.işime o kadar dalmıştım ki mutfağa birinin girdiğini ancak nefes sesini ensemde hissedince fark etmiştim.
o hafif tatlı parfümün kokusunu alınca kimin geldiğini hemen anlamıştım.inadına onu umursamayarak krem şantiyi sürmeye devam ettim.
"bir şeye odaklanınca dudağını yana doğru büzmeni seviyorum." dedi birden.
yanağımın iç tarafını ısırıp susmaya devam ettim. ama o yanımda durmaya meraklı gibi gitmiyordu.
en sonunda dayanamayıp işimi bıraktım ve gözlerine baktım.
"ne istiyorsun? sevgilinin yanına gitsene." bakışları altında erimekten nefret ediyordum.
bir şey demeden bana bakmaya devam edince ben de birkaç saniye yüzüne baktım ve hala ne kadar kusursuz olduğunu fark ettim.
bakışmayı bozan ben oldum. lastik eldivenlerimi çıkartırken krem şanti elime bulaşmıştı bu yüzden elimi yıkayacaktım ki aniden bileğimden tuttu ve iki parmağımı ağzına götürdü.
ben yaptığına şaşkınca bakarken o ise hafifçe gülümseyip dilini parmaklarımda gezdirmeye devam etti.
şuan.çok. kötüydüm.
alt taraflarımda hissettiğim şey onun yüzündendi. bu kız beni oldukça kötü etkiliyordu. onun büyüsü altına girmiştim sanki.
şuan normal bir zamanda olsak bana istediği her şeyi yapmasına izin verirdim. verdiğim zamanlar olmuştu.
istemsizce gözümü kapattığımda dudaklarını dudaklarıma iyice yaklaştırıp fısıldadı:
"benden çok da nefret etmiyorsun sanırım, ha?"
hayır hirai, bana hissettirdiğin her şeyden nefret ediyorum.
**