thirteen

320 39 7
                                    

momo'dan

sabah kalktığımda önce nerede olduğumu fark etmedim ama sonrasında dün yaşadıklarım aklıma geldi ve bir süre hareketsizce odayı inceledim.

odanın her yeri onun gibi çok güzel kokuyordu.
eskiden beri hep aynı parfümü kullandığını bildiğimden aynanın önünde o parfümü görünce ayağa kalktım ve kapağını açıp kokladım. evet bu o parfümdü, bir zamanlar tenimden eksik olmayan parfüm.

elbise dolabını açıp bir tişörtünü çıkarıp kokladığımda ne kadar aciz göründüğümün farkındaydım.
onu bırakmakla yaptığım hatayı buraya geldiğimden beri iliklerimde hissediyordum.
onu tekrar görünce hiç kimseyi değil sadece onu sevdiğimden iyice emin oldum.

odasından çıkıp salona girdiğimde koltukta uyuyor olduğunu gördüm.
yanına yaklaşıp bir süre o çok özlediğim yüzünü inceledim. uzaktan sapık gibi görünüyor olabilirdim ama ben sadece çok özlemiştim.
elimi yanağında gezdirip okşadığımda teninin sıcaklığı elimi yakmıştı sanki.
ona dokunmak beni yakıyordu, öldürüyordu, o beni bitiriyordu.

çömeldiğim yerden kalkıp kağıt kalem buldum ve bir teşekkür notu yazdım.

bugün kendisini hiçbir zaman duygusal anlamda sevmediğimi fark ettiğim nayeon'dan ayrılıp dahyun'a her şeyi anlatacaktım.
her ne kadar beni affetmese de artık onsuz yapamıyordum ve bu çok acıtıyordu.

**

çatal ve bıçağımı kenara koyup karşımda her zamanki gibi neşeyle oturan nayeon'a döndüm.
onu üzmek istemiyordum çünkü o bunu hak etmiyordu her şeyin kötüsünü hak eden bendim ama en azından onu sevmediğimi bilmek onun hakkıydı.

sahte bir öksürük sesiyle bana bakmasını sağladım.

"ıhm,nayeon aslında seni evime her zamanki gibi bir nedenden çağırmadım. sana bir şey söylemek istiyorum."

sesimin ciddiyetini fark edince neşeli hali birden ciddileşti ve devam etmemi ister gibi eliyle bir hareket yaptı.

"bak," oturduğum sandalyeden kalkıp yanındaki sandalyeye oturdum ve masada duran iki elini tuttum.

"sen benim için çok şey yaptın nayeon. kore'de ailem yüzümden yaşadığım problemler yüzünden psikolojim yarı bozuk şekilde japonya'ya geldiğimde seninle tanışmak benim mucizemdi. bana ev aldın, şirketinizde iş buldun. hayatımı oluşturan her şeyi sen çıkarmıştın karşıma. kısacası benim hayatım senin ellerindeydi. ama ben zamanla sana hissettiğim şeyin sadece bana sunduğun imkanlara ihtiyaç olduğunu fark ettim. ben,, sana karşı bir şey hissetmiyorum nayeon çok üzgünüm seni üzmek istemeden nasıl söylemem gerektiğini çok düşündüm." sözümü bitirip gözlerine baktığımda gözünden bir damla yaş süzüldüğünü fark ettim.

ellerini elimden çekti ve akan göz yaşını sildi.

"benim gibi biri için ağlamayı hak etmiyorsun ben berbat biriyim nayeon senin gibi melek biri kesinlikle daha iyisini hak ediyor."

burnunu çekti ve yaşlı gözleriyle bana baktı.

"onu seviyorsun değil mi?"

"ne? kimi? kimden bahsetti-"

sözümü kesti ve ayağa kalktı.

"sizin aranızda bit şeyler olduğunu anlamış olmak için çok da zeki olmaya gerek yok momo. her şey gayet de belliydi. o gün oraya gittiğimizde gözünü bir an bile ondan ayırmadın. o günden beri benden iyice uzaklaşmıştın zaten. hem abim de söylemişti eski sevgiliymişsiniz siz."

"nayeon ben çok üzgünüm-"

"ama sana bağırıp çağırmayacağım. zaten kore'ye geri dönmemin sebebi seninle burada yeni bir hayata başlamaktı. abimle de çok görüşmüyordum. bu yüzden en yakın zamanda japonya'ya dönüyorum. umarım benimle yakalayamadığın şeyi onda bulursun." dedi koltukta duran çantasını alıp kapıdan çıkarken.

bense arkasından öylece baktım ve ağladığımı ancak bacağıma göz yaşlarım akmaya başlayınca fark ettim.

**

nayeon gideli 2 saat olmuştu ve o süre boyunca biraz temizlik yapmış o sırada da dahyun'la yapacağım konuşmayı düşünmüştüm.
zaman geçtikçe geriliyor ve heyecanlanıyordum. beni affetmeyecek düşüncesini aklıma getirmek bile mahvolmama sebep oluyordu.

duvardaki saate bakıp 11 olduğunu görünce bu saatte müsait olur herhalde düşüncesiyle derin bir nefes alıp aynadan kendimde baktıktan sonra kapısını çaldım.

kapı 2. çalışımda açılmıştı. hafif uykulu gözleriyle öylece bana bakıyordu.

"uhm, dahyun seninle konuşmak istiyorum. bu yüzden seni çağırmaya geldim." dedim merakla cevabını beklerken.

"gelmeyeceğim hirai şimdi git evine." diyip kapıyı kapatıyordu ki arasına ayağımı koydum.

"ne olur beni bir dinle dahyun, sana her şeyi anlatacağım. bunu çok düşündüm ve kendimi gerçekten hazır hissediyorum."

"hiçbir şey yapmamışsın gibi mi davranmamı istiyorsun beni öylesine mahvetmişken? seni anında affetmemi falan da bekliyorsundur şimdi."

"hayır." dedim eğilip gözlerinin içine bakarken. "beni affetmeni beklemiyorum sadece her şeyi benden dinlemeni istiyorum. lütfen."

"evine git artık."

"lütfen.." diye yalvardım kesinlikle gururum falan önemli değildi ben sadece onu istiyordum.

oflayıp yarım açık olan kapıyı açtı.

"bekle anahtarımı alıp geliyorum."

**

hate you // dahmoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin