nine

339 38 8
                                    

momo mutfaktan çıktıktan sonra bir süre kendime gelmeye çalışmış sonra da lavaboya koşmuştum.
elime kalbimin üstüne koyduğumda biraz önce yaşadığım şey yüzünden çok hızlı attığını farkettim.

bir süre aynada kızarmış yüzüme baktıktan sonra elimi yüzümü yıkayıp kağıt havluyla yüzümü kuruladıktan sonra lavabodan çıktım.

aslında diğerlerinin yanına gitmeyi hiç istemiyordum ama ben onlar geldiğinden beri burdaydım ve yüzlerini görmemem biraz da ayıp olurdu.
adımlarımı arka taraftaki bahçeye doğru yönlendirdim.

yanlarına gittiğimde herkes birbiriyle bir şeyler konuşuyordu jihyo'nun yanındaki eski yerime oturduğumda chaeyoung 'aaaa dahyunumuz gelmişş' diye bağırdı ve tüm yüzler bana çevrildi.
zaten biraz önce yaşadığım şey yüzünden çok utanıyordum tüm yüzler bana çevrilince utancım iyice artmıştı.

chaeyoung'un koluna hafifçe vurup yerime oturdum.

"işlerini neden diğer mesai arkadaşına bırakmıyorsun dahyun şuan senin mola saatin." dedi patronum kızar bir ifadeyle.

"zaten küçük bir şeydi hallettim."

onun alaycı bakışlarını üzerimde hissediyordum ama inadına bakmadım.
bir süre onlar kendi halinde konuştu ben de jinyoung'la geçen hafta izlediğimiz bir film hakkında konuşmaya başladım ama mola saatinin bitmesine yakın gözlerim bir süre o tarafa takıldı.

nayeon denen kızın ellerini momo'nun bacaklarında gezdirdiğini farkettiğimde gözümü hemen onlardan çektim.

hayır, kıskanmamıştım bunu istemiyordum.

**

1 hafta sonra

iş yerimde yaşadığımız cinsel gerilimden sonra onu neredeyse bir haftadır görmemiştim. ne kafeye gelmişti ne de evime.
hayır istediğimden değildi tabiki de.
sadece iyi olup olmadığını merak etmiştim.
evlerimiz karşı karşıya olduğundan biri gelince duyardım ama 1 haftadır karşı taraftan hiç ses yoktu.
belki de sevgilisinin evinde kalmıştır. sevgilisi demişken, sevgilisi varken benimle uğraşması çok saçmaydı. beni görmezden gelmesini istemeye başlamıştım resmen.

tamam ben de hep ondan tarafa çekiliyordum ama o hirai momo'ydu içi olmasa da dışı kusursuz biriydi ve ben onda bulduğumu kimsede bulamıyordum.

kişiliğine de değil onda neye aşık olduğumu ve neden hala onu bırakmadığımı bilmiyordum ve bu çok sinir bozucuydu.
onu bu kadar düşünmekten, iyi olup olmadığını merak etmekten nefret ediyordum çünkü o beni çoktan unutmuştu.
üstelik bırakıp giden de oydu.

'overthinker' kelimesi benim için yaratılmıştı resmen. bir şeyleri (onu) düşünmeden duramıyordum.
ve şuan da neredeyse 2 aydır görmediğim annemin yanına giderken bindiğim otobüste müzik dinlerken bunları düşünüyordum.

sonunda daegu'ya gelmiştim.
otobüsten inip valizimi aldım ve yürümeye başladım.

bir yandan valizimi sürerken bir yandan da büyüleyici kar manzarasını izliyordum. normalde pek iyi anılarım olmadığı için burayı sevmezdim. ama manzarasının güzel olduğunu inkar edecek değildim.
zamanında eşcinsel olduğumu açıkladığımda bana nasıl baktıklarını hala unutamıyorum.
onlara nazaran annem beni hiç bırakmamıştı ve ona minnattardım.
annem tam anlamıyla mükemmel bir kadındı aslında onu daha çok ziyarete gelmem gerektiğini biliyordum ama işte, burası bana eski anılarımı hatırlatıyordu.

birden biri arkamdan gelip gözlerimi kapattı ve "ben kimim tahmin ett!" diye bir ses duydum.

bu sesin bu şehirdeki tek ve en yakın arkadaşım jackson'ın olduğunu anlamamak imkansızdı.

"aaa kimsin acabaaa." dedikten sonra bir kahkaha attım ve valizimi yere bırakıp ona sıkıca sarıldım.

"daha sık gelmelisin buraya hep ben mi seul'e geleceğim. " dedi elimdeki valizi alıp sürmeye başlarken.
o yürürken ben de yanında yürüyor ve çocukluğumun geçtiği bu sokağa bakıyordum.

"burayı sevmediğimi biliyorsun ama beni özlediysen bundan sonra daha sık gelmeye çalışırım." dedim boşta kalan koluna girerek.

yüzünü bana çevirdi ve sitem dolu bir ifadeyle "özledim tabi aptal noel tatili de olmasa yüzünü göremeyeceğiz." dedi.

"haklısın.."

ne olursa olsun beni bırakmayan nadir insanlardan jackson'ı görmeye daha sık gelmeliydim haklıydı.
şu dünyada değer verdiğim ve bana değer veren 3-5 kişinin arasındaydı ve şuan daha sık gelmediğim için suçlu hissediyordum.

"eee nasılsın görmeyeli değişen bir şeyler oldu mu?"

hem de neler oldu jackson bir bilsen..

"uzun hikâye, evde anlatırım."

**

bu bölümü yazmıştım ama wattpad kaydetmemiş bu yüzden 2. kez yazarken biraz zorlandım ve tabi sinir krizi geçirdim.
neysee, bu fice got7 üyelerini eklemeyi seviyorum :"

hate you // dahmoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin