15- Gökten Düşen Melek.

178 8 0
                                    

Bugün biraz mutluyum. Yıllardır kendimi hapsettiğim o mağaraya gün ışıkları sızmaya başladı. Her şeyin bittiğini sanarken, bir yeniden doğuşun ana karakteri olmaya başladım.

Bizimkilerin yanına gitme kararı aldım. Park Entertainment'e. Bu mutlu haberi ve gelişmeyi onlara vermemek için kendimi günlerdir tutsam da artık sabredemiyorum. Zaten niye kendimi tutma ihtiyacı duyduğumu da bilmiyorum.

Daha az evvel bir marketten aldığım üç şişe bira ve bir de çilekli pasta(bu en çok da Jiminie için) ile şirketten içeriye girdiğimde güzel sesler ile karşılanmıştım. Stajyerlerin bazıları sessiz olmaya özen gösterir halde şarkı mırıldanıyordı. Bu aslında her zaman karşılaştığım bir görüntü. New York'ta da aynı şekilde karşılanırdım hep.

Beni tanıyan birkaç stajyer olmuştu. Koca Kim Taehyung diye tatlı söylenmelerin başladığı kulaklarımda. Bu beni gülümsetiyor da. Öylesine bir hayal uğruna model oldum ama işler sandığımdan daha çok büyüdü. Şu an ise dünya çapında bir modelim.  Yakında Gucci ya da Chanel'in baş mankeni olacağım. Dünya'nın her yerinde beni bilip tanıyan insanlar var, Sosyal Medya hesaplarımda milyonlarca takipçim var, etrafımda benim güvenliğimi sağlamakla görevli korumalarım ve asistanlarım vardı. İşler bu raddeye nasıl geldi bilmiyorum bile.

Oysa ben lisede haylaz bir öğrenci olmuştum hep. Başını belaya sokan arkadaşlarının ardından ayrılmayan Kim Taehyung olmuştum. Şimdiyse apayrı bir yerdeyim.

Kendi kendime saf bir şekilde gülerken bindiğim asansörden inip, bizimkilerin nerde olduğunu sekreterlerine sordum. Bir numaralı pratik odasında olduklarını öğrendikten sonra geri aşağıya inmek zorunda kalmış olmam söylenmeme sebep oldu.

Bu çocukların her an her yerden çıkacak olmalarının yan etkisi de bu işte. Nerde olduklarını bulmak koca cumhurbaşkanını bulmaktan daha zor. Şimdi aşağıya indiğimde bulamazsam asla şaşırmayacağım.
Daha bu şirketi kurmaya karar verdikleri süreçte bile aynı boklardı. Arardım, yemek yiyoruz derlerdi ama ben oraya gidene kadar kahve içmeye gitmiş olurlardı.

Pratik odalarının olduğu kata indiğimde bir numaralı odaya gitmiş, yavaşça kapıyı açmıştım. Anında yüksek sesli bir şarkı kulaklarıma dolmuştu. Nasıl oluyorlar da bu kadar yüksek seste çalışabiliyorlar demeden edemedim kendi kendime. Hope ve Jimin dans ediyorlardı yine. İçeriye girdiğimde beni fark etmediler. Bir dakika kadar orda dikilmemin ardından ancak ve ancak şarkı bitince geldiğimi gördüler.

Ben ıslık çalıp dolu ellerim ile alkış tutarken bir ağız dolusu gülümsemiştim.

"Bu yeni koreografi mi?"

Nefes nefese kalmış olmalarına rağmen onlar da bana güldü. Elimdekileri kenara bırakıp terli olmalarını umursamadan sarıldım her ikisine de.

"Yeni bu. Napalım hep patronluk yapmak sıkıyor."

Hope gülerek poşetlere atıldığında Jimin de sesi kısıp benim sevdiğim fransız tarzı nostaljik şarkılardan açmıştı. Dinlenmek için birebir olduğu kaçınılmaz.

"Bir an New York günlerini hatırladım. Ordaki şirkette de aynı böyleydik. Siz çalışırken baskın yapardım."

"Çok özlüyorum orayı. Hep beraber temelli döneceğimiz günler yakın mıdır Hope?"

"Yakındır yakındır. Ben de çok özledim. Oranın gece hayatı bile bir ayrıydı. Zaten buraya niye geldik ki?"

"Ben burdan pek de ayrı kalamam biliyorsunuz. Jungkook var."

Jimin göz devirdi. Ondan pek haz almıyor olduğunu düşünmeye başlamıştım.

"Jungkook jungkook diye ölüyorsun. O da sana ölse de içim gam yemese."

Best Friends/TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin