"Sevgili olmadığımızı bu salaklara inandırmak tahmin ettiğimizden de zor olacağa benziyor."
Haklıydı. Tae ve Kook eğer olayı böyle yorumladılarsa, herkes bizi sevgili sanmaya başlayacak demekti. Oysa sadece, Yoongi bana zor bir zamanımda yardım etmişti. Üstelik sadece bana da değil, Hoseok'a da. Gruplarımızın kayıtlarını yapan kişi ile ortaklığı bozduğumuz için yeni birini bulana kadar Yoongi yapmak istemişti.
Dolu programı arasında bir de bizim şirketle ilgileniyor olmasına minnettar falandım o kadar. Yoksa sevgili işleri falan söz konusu değildi.
Elinde iki kahve bardağı ile geldiğinde birini alıp yudum içmiştim. Stüdyonun başka bir odasındaydık. Tae ve Kook içerde bir şeyler konuşuyor olmasalar elbette yalnız kalmak falan istemiyordum yani öyle bir düşüncem yoktu.
"Yani, öyle düşünmeleri garip tabi doğru söylüyorsun. Sen rahatsız oluyor musun..."
Dilini arılar soksun Jimin.
"Yani olmayan bir şeyin oldu gösterilmesi pek hoşuma gitmiyor tabi. Kimin gider ki? Burası öyle senin doğup büyüdüğün New York'lar gibi de değil üstelik. Bunun haberi çıkarsa ne olur biliyor musun?"
Ne olurdu?
"Hayır, anlamadım pek açıkçası."
"Buradaki insanların yarısından çoğu, yani nerdeyse hepsi denecek kesimi homofobiktir. Eşcinsel olsan bile açık açık bağıramazsın yani. Ailelerimiz de dahil bu homofobik denecek kesime."
Biraz durup oturduğu ikili koltuğa iyice yayılarak kahvesini yudumladı.
"Yani mesela en basitinden Namjoon ve Jin birbirlerine aşık oldular diye üniversitede yakın arkadaş dedikleri herkes ile küstüler. Neden biliyor musun? Birbirinizi mi sikiyorsunuz diye abuk subuk dalga geçildikleri için. Pek çevreleri yok o yüzden. Arkadaş oldukları herkes eşcinsel. Hetero olan bir insanla, dışlanma korkusu yüzünden arkadaş olamıyorlar. Namjoon eşcinsel olduğu için uzun süre dava alamadı."
"Şu uzun boylu çocuk değil mi?"
"Evet o. Maymun gibi görünen."
Tanımlama şekli beni güldürmüştü. Sözüne devam etti.
"Bir müddet psikolojileri bozuldu mesela. Bir yıl kadar uzaklaştılar Kanada'ya gittiler, orda düzelip geri geldiler. Anlatabiliyor muyum?"
"Aileleri ne tepki vermişti peki?"
"O konuda şanslılar. Jin'in ailesi çok güzel karşıladı. Hiç sorun etmediler. Joon'un ailesi ile ilgili pek bilgim yok ama onun ailesi de sorun etmedi diye biliyorum."
Sorup sormamak konusunda arada kalsam da o an aklıma takılan sorunun dudaklarımdan dökülmesine izin vermiştim. Eğer şu an sormazsam içim içimi kemirir diye düşünüyordum.
"Sen peki? Sen de eşcinsel misin?"
Yüzü ifadesizdi.
"Ben ne olduğumu bilmiyorum. Hiçbir insana karşı his besleyemedim ki. Ben kendimi bildim bileli çalışıyorum. Denedim denemesine üç beş kızla da, göründüğü üzere dobra biriyim. Anlaşamıyoruz kimseyle."
"Hoşlanmış mıydın onlardan?"
"Denemek içindi sadece. İlgimi çektikleri için değildi."
Ahiret sorusu sorduğumun farkına varınca bir müddet sustum. Sonra konu ile ilgili bir defa daha açtım ağzımı.
"New York böyle değil. İnsanlar daha rahat, hatta çok rahat. Garipsenmiyor. Eğer bir kişi homofobikse bile zarar vermiyor sadece uzak duruyor."