Kim Seungmin 16 yaşında, Sanat Lisesi Müzik bölümü 1. sınıf öğrencisi. Tek sevdiği ders, her cuma sınıflarını alıp Seoul'un en büyük opera salonuna götürdüğü Bay Byun'un Vokal dersiydi. En büyük hayali sahneye çıkmak ve ailesinin onu ışıkların altında izlerken milyonlarca insana sesini duyurabilmekti. Seungmin henüz liseye yeni başlayan bir öğrenci bile olsa, aptal bir aşığın teki. Bu konu ne Seungmin'in duygularına ne de cuma günleri otobüse binmeden önce gördüğü, kantinde nöbeti olan, söylene söylene çilekli süt satan Sanat Lisesi dans bölümü 2. sınıf öğrencisi Hwang Hyunjin'in tartışmasına açıktı.
Kim Seungmin
Lise hayatıma başlayalı henüz 5 hafta olmuştu çoktan insanlar birbirine kaynaşmış her şeyi söyler olmuştu. Kendi sıramda dersini dinleyen yalnız kişi olmak veya arkadaşsız olmak problem değildi. Sebebini asla merak etmezdim. Kimseyi bunun için suçlayamazdım. Ortaokul hayatım boyunca içimde biriktirdiğim duygularla savaşmayı bırakalı epey oldu. Beni ilgilendiren tek konu İlkokuldan bu yana sürekli peşini izlediğim çocuk. Şuan sarı olan saçlarını ilk gördüğüm günden bu yana dört kez değiştirmişti. Ne vefalı çocuksa hepsi de yakışmıştı yüzüne. Ben ise onu sevdiğimi fark eder veya arkadaş olmaya çalışır korkusuyla iki kez değiştirebilmiştim. Açık kahveden, siyaha. Hwang Hyunjin'in gölgesi olmaktan sıkılmıyordum. Bir çok kez haberi olmadan hayatını kurtarmıştım. Markette sıra beklerken aldığı çilekli sütün tarihi geçmişti. Marketten çıkıp evine 2 metre kala, fark ettirmeden yüzümü montumun içine saklayıp var gücümle çarpmıştım. Hwang Hyunjin'in arkamdan ettiği onca lafa rağmen, o sütü kullanmayacağı ve üşenip geri dönüp almayacağını bildiğim için rahattım. Belki sonra ona süt alabilirdim.
Bay Byun yine cuma günü için opera salonuna gitmek isteyen öğrencilerin ismini alırken bana bakmıştı.
''İsmini en başa yazdım Seungmin, ön koltuk senindir.'' Diyerek bana gülümsemişti. Aslında neden böyle dediğini biliyordum. Asla ilk ve son sırada olmazdım. Opera salonunu gezdikten sonra bize eğitim vermeye başlayan babamın dersinden kaçardım. Babam bu halime sadece göz devirip gülümseyerek devam ederdi. Asla babamın dersini ve nasihatlerini dinlemek istemezdim.
Hwang Hyunjin
''Bir dondurma lütfen yakışıklı kantinci.''
Sıcağın bağrında yanımda benimle dalga geçen, ikisini toplasanız IQ leri 3 etmeyen arkadaşlarım Han Jisung, Seo Changbin...Tanrı'nın beni arkadaşlarımla sınayacağını nereden bilebilirdim?
''O dondurmayı münasip yerinize sokmadan önce susun.''
''Ay neler diyorsunuz siz ahahha evlenmeden olmaz.''
Birbirlerinin yaptığı şakaya gülerlerken, kavga etmemek için zor duruyordum.
''At kafası, biz mi dedik git çocuğu sakatla gel diye.''
''Changbin, önünden yemeğin alınsa aynı şeyleri diyebilir misin?''
''Hadi ama o yemek, top değil?''
''Changbin'e sordum Jisung.''
''Neyse neyse sen sakin ol, para kazanmak her yiğidin harcı değildir.''
''Bir çilekli süt lütfen.''
''Bana vaaz vermek yerine geç kenara da kazanayım paramı.''
Jisung arkada kahkaha krizine giren Changbin'i kolundan tutup kenara çekilmişti. Bok vardı gülüyordu. Hep o 1. sınıflarda olan dört gözlü çocuğun yüzündendi. Son sayıyı almama ramak kalmışken, sıçtığımın voleybol topunu önüme atarak dikkatimi dağıtmıştı. Normal bir maç olsa bu kadar kızmazdım ama KAZANANA 1 HAFTA YEMEKHANE DE SIRA KAPILACAKTI. Tabii ki olanlar oldu, gidip çocuğu dövdüm ve artık hem cezasını çeken hem kaybeden olarak devam ediyordum.
''Al bu çilekli süt, al bu para üstün.''
Çocuk kafasını öne eğerek yanımızdan ayrıldığında teneffüsün bittiğini söyleyen zil çalmış aptal Seo Changbin ve Han Jisung da yanımdan ayrılmıştı. Ben ise 3 saattir ayakta olan götümü yeni yere koymuştum ki ilahi adalet yine kaldırdı.
''Çilekli süt ile muzlu dondurma alabilir miyim?''
''Lan sen gitmedin mi hala domuzc-''
Karşımda bana bakan dört gözlü çocuk sadece bekliyordu.
''Senin yüzünden bu haldeyim. İnsan istemeye utanır.''
''Kimse sana gel bana vur demedi. Kendi sinirin yüzünden bu haldesin, işini yap.''
Bana laf söyleyen 1. sınıfa bakıp sinirimin yükselmesine engel olamamıştım. Bir nevi haklıydı ama ben daha haklıyım. Dolabın önünde durup bitmiş olan çilekli süt yerine sade süt aldım yan dolaptan da muzlu dondurmayı alıp önüne fırlatır gibi koydum. Naziğimdir.
''Ver paramı.'' Elimi önünde sallayarak konuştuğumda sadece çakıp güldü.
''Bugün senden.''
Ne demek benden? NE DEMEK BENDEN?
''SENİN O DÖRT GÖZÜNÜ KÖR EDERSEM NEYİN BENDEN OLDUĞUNU ANLARSIN DOLANDIRICI ŞEREFSİZ SENİ.''
Arkasına dönüp uzaklaşırken elini sadece havaya kaldırıp sallamıştı. Derin nefes alıp soluklanırken başka bir öğrenci geldiğinde aklımda türlü türlü planlar kurmaktan hiç çekinmiyordum.
''Bir çilekli süt alabilir miyim?''
''Çilekli süt kalmadı, sırayla mı gönderiyorlar sizi?''
Kafamı kaldırdığımda çoktan giden çocuğu gördüm. Herkesin de sorunu banaydı. Sanki keyif olsun diye söylüyoruz. Hem bu 1. sınıflar niye ders saatinde dışarıda dolanmaya meyilli. Bizim zamanımızda hiç öyle değildi.
''Kaldır götünü de söylenme gitmiyor muyuz eve?''
İki mal arkadaşımın sesini duymamla okulun bittiğini anlamam ve sesli düşündüğümü öğrenmem anlıktı.
Kim Seungmin'den not:
Gölgen olmak üzücü Hyunjin, ama seni koruyabilmek güzel.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Someone to Stay / Seungjin, Hyunmin
Short StoryHwang Hyunjin her zaman bir adım öndeydi. Nafile! Kim Seungmin için bu hiç sorun değildi.