𝚈𝚘𝚞'𝚟𝚎 𝚍𝚛𝚞𝚗𝚔 𝚒𝚝 𝚍𝚘𝚠𝚗 𝚊𝚗𝚍 𝚢𝚘𝚞'𝚟𝚎 𝚜𝚙𝚊𝚝 𝚒𝚝 𝚘𝚞𝚝

134 13 11
                                    

Yazım hatalarım, anlatım bozukluğum olabilir hastayken yazdım. Emin değilim. Finale en fazla 2 bölüm kaldı.



'İyi ki Doğdun Hyunjin!'

Ay ışığının denize vuran parıltısı eşliğinde, küçük kalabalığın sönmek üzere olan ateşin başında ısınmaya çalışırken, uzakta elinde pastayla gelen Jeongin'e döndü herkes. Yaklaştıkça doğum günü çocuğuna alkışlar hep beraber eşlik edip gürültü çıkarıyordu. Seungmin yanındaki Minho nun omzuna yaslanmış sevdiği adamın, yakın arkadaşına kondurduğu öpücükleri izliyordu. Kalbi acısa bile gülümsemekten alıkoymadı kendini. O mutluydu, mutlu olduğu sürece hiçbir şey önemli değildi. ''Hadi kalk, ona hediyemizi verelim.'' Yanındaki arkadaşıyla birlikte kalkıp, kalçasında biriken kumu silkeledi. Onun için bir hediye sayılır mıydı bilmiyordu ancak ikisi adına özel bir şey olduğunu umduğu paketi Hyunjin'e uzattı. ''Mutlu yıllar Hyunjin.'' 

Hyunjin hediyeyi alıp Seungmin'e gülümsedi. ''Teşekkür ederim Min. '' Öne uzanıp kendinden biraz kısa olan çocuğa kollarını sarmaladı. Sıcacık hissetmişti. Bırakası gelmemiş hatta kokusunu bile içine çekmişti. Seungmin de bu durumdan payını almıştı tabii ki. Boynuna gömdüğü kafasını o çekilene kadar tutmuş kokusunu içine çekip durmuştu. Bilmiyordu Hyunjin, küçüğüne verdiği ilk ve son sarılmayı. 2 gün öncesinde gelip nakil işlemlerini halletmişti herkesten gizli. Yarın ki kalkacak olan uçağını bilmiyordu mesela Sarışın. Minhoyla konuşup özellikle tembihlemişti. Eğer söylerse sürekli konusunu açar, belki de onunla plan kurup eğlenmek isterdi diye. Belki güzel şeylerdi bunlar ama sonrasında o anları tekrar yaşamak isteyebilir, çok fazla özleyip  geri dönerek kendine daha fazla acı çektirebilirdi. ''Yeter ayrılın artık sıra bende.'' 

Minho Seungmin'i kolundan çekip Hyunjin'in avucuna hediyeyi verip ayak üstü sarılarak geri kenarda bekleyen arkadaşının yanına gitti. ''Minho ayıp olmasın bi doğum günün kutlu olsun deseydin bari kanka.''

''Boş yapma bak daha Jisung kankaların var bekleme olur.'' 

Jisung Minho'nun dediğine göz devirip bağırdı. ''Zaten kendi dahil 10 kişiyiz ettiği lafa bak.''

''Boşver bunları Seungmin gel biz pasta dağıtılana kadar biraz deniz tarafına geçelim.''

''İyide pasta dağıtılır şimdi.'' Changbin Jeongin'in elinden pastayı alıp masaya koydu.

''Obur piç git denizine.'' Hyunjin de söylenip hediyelerini veren arkadaşlarına döndü. 

Onlardan uzaklaşırlarken rahatça nefes aldı Seungmin. 

''Ona hala söylemeyecek misin?''

''Zaten öğrenecek Minho bir şekilde idare edebilirsin değil mi?''

''Şu an söylesen zaten seninle vakit geçiremeyecek. Bence kendin söylemelisin.''

''Biliyorum ama şimdi gideceğimi bilerek vedalaşırsa üzülebilirim. Hem Jeongin'e zaten söylesem babamın huyunu bildiği için anlayış gösterir.''

Yavaşça ikisi de kuma oturup gelen giden dalgaları izlemeye başladı. ''Evini basabilme olasılığı da var. '' Minho'nun söylediğine gülümsedi. ''Bu potansiyel sende daha fazlaydı. Eğer benimle gelmeyecek olsaydın.'' 

''Doğru olabilir. Keşke daha erken gelebilseydim.'' 

''Eninde sonunda gelmiş olmayacak mısın zaten, biraz bekleyebilirsin. Hem orayı tanıyıp sen geldiğinde rahatça gezdirebilirim.'' Seungmin Minho'ya dönüp ona bakan gözlerine baktı. Büyük olanın gözleri o kadar parıltılıydı ki baktığınızda rahatça kaybolabilirdiniz. Siyah tanelerinin içinde büyüklü küçüklü yansımaların arasında kendini görüyordu Seungmin. Odaklandıkça daha da netleşiyordu görüntüsü. ''Gerçekten gözler kalbin aynası olabiliyor.'' 

Someone to Stay / Seungjin, HyunminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin