Seungmin elindeki çiçekleri yeşermeye başlamış mermere koydu.
"Hey Finn amca. Gitmeden de olsa seni son kez görmek istedim."
"Eğer hala bir yerlerden beni duyabiliyorsan teşekkür ederim. Yıllarca ağlamalarımı sızlamalarımı çektiğin için, beni dinlediğin için teşekkür ederim. Lavantalarını dikmeyi bırakalı çok oldu. Galiba yoruluyorum yaşlı Finn. Tembelleşiyorum gitgide. Yeni şeyler keşfetmeyi istiyorum, sürekli canımın yanmasından, aşk acısı denilen şeyden sıkıldım. Aslında ailem olmasa hala bu hayata devam ediyor olacaktım. Onunla öpüştüğüm görür ve akşam gelir ağlaya ağlaya anlatırdım yine." Gülümsedi aklına dolan birer birer anılarla. "Biz, "biz" olamadık Finn amca. O ve ben hep o ve ben olarak kalacağız. Bundan pişman değilim. Hem çocukluğumu hem gençliğimi onun için feda ettim ancak pişman değilim. İlk aşkımın olmasından, onu sevmekten, onun beni sevmemesinden, Jeongin e aşık olmasından pişman değilim. Şimdi kendimle vakit geçirmek istiyorum. Farklı yanlarımı öğrenmek, hangi konularda daha yeteneğim olduğunu, mesela ata binmeyi becerebiliyor muyum? Belki çok iyi bir aşçı olacağım. Tek tek öğrenmek için gidiyorum Finn amca. yalnız bırakmıyorum. Asla bunu yapamam bu yüzden seni Hyunjin'e emanet ediyorum. Benden bahsederken üzülmesine ve kırılmasına izin verme."
Mezara iyice bakıp arkasına dönerek uzaklaştı oradan. Hoşçakal diyemedi. Gitmiş olan birine hoşçakal demekten çekindi.-
Sabah 05.30
Sayın yolcularımız Cheongju uçağının kalkışı için 10 dakika içinde uçağınıza geçmeniz rica olunur.
Anonsla beraber arkama döndüm. Gözleri iki sulu bebek bana bakıyordu. Birbirimize sarılırsak eminim kendini tutamaz ağlardı. Bu yüzden belki de ağlayan bir Jeongin yerine her zaman sinir bozucu gülümsemesiyle bekleyen Jeongini görmek daha iyi.
"Sersem sersem bakma da vedalaş benimle."
Yukarı bakıp derince nefes aldı ve gülümseyip verdi. "Sarılırsam ağlayabilirim."
"Kendini tutman için bir sebep yok." Omzundan çektim kendime. Lise yılımın en güzel senesini onunla geçirmemin verdiği mutlulukla içime çektim kokusunu, bilmediği belki de mahçup olduğum konularda bazen suçladım haberi yokken. Fakat beni desteklemekten asla çekinmedi. Yanımda olan her daim yanımdaydı zaten.
"Evimde."
Ayrılıp bana baktı dolu gözlerle.
"Evimde, odamın banyo dolabında bir kutu var Jeongin."
"O kutuyu yanıma alamazdım. Lütfen içine bakmadan yak onu."
Gülümsedi. "Merakımdan ölsemde yapacağım."
"Sen onu yaptığında benim için en büyük iyiliği de yapmış olacaksın."
Arkadan koşturarak gelen Minho ya baktım. Benimle gelmeye karar vermişti ancak ailesi lisesini burada bitirmesini istediğini daha sonrasında istediği şekilde yer değiştirebileceğine izin vermişti. Şimdilik tek başımaydım. Bu sefer her zamankinden farklıydı. Minho boynuma sarılınca ona da karşılık verip ayrıldım.
"Seni özleyeceğim."
"Özlemene izin vermeden geleceğim."
Güldük birbirimize. Ailem ilerde işleri hallettikten sonra bana seslenip ilerlemişti. Son kez arkadaşlarıma bakıp el salladım. Mutluydum. Çünkü Sarışınımla olabildiğince yakınlaşıp hikayesine şahit olmuştum burada. Acı tatlı şeyler yaşayıp bazen ağlayıp kendi kendime üzdüğüm zamanlarda oldu. Veda etmek istemedim onunla ilgili hiçbir anıma. Bir gün tekrar görsem bile bu sefer arkadaşça gülümseyip bakabilmek umuduyla gittim.
Hoşçakal Sarışınım seninle arkadaş olabilmek güzeldi.—
"Seungmin hiç görünmüyor galiba haberim olmadan kayboldu."
Jeongin ona baktı söylemesini istememişti ama 2 haftadır ertelediği konuşmayı artık sevgilisine söylemek istemişti. Onu boğan bir durum haline gelmeden yalan söylemek istemiyordu artık."Hyunjin."
"Efendim güzelim?"
Ellerini birbirine kavuşturan sevgilisinin parmaklarına dokundu Hyunjin. Gerginliğini anlamıştı ama neydi onu bu kadar geren merak etmişti.
"Seungmin gitti.""Nereye?"
"Başka okula gitti."
Hyunjin nefesini verip gülümsedi. "Okulunu değiştirdi demek. Alındım insan söylerdi sonuçta komşuyuz komşu komşunun malına muhtaçtır. Hiç gelip söylemiyor."
"Hyunjin. O okulunu değiştirmedi. Onlar taşındı."
"Ne?"
"Neden söylemediniz Jeongin?"
Ellerini tuttuğu sevgilisinden uzaklaştı biraz. Kırgındı hem Jeongin e hem de Minho ya ama en çok da Seungmin'e.
"Doğum günü partinde gideceği belliydi. Bana o gün söyledi. Günün mahvolmasını istememişti. Üzüleceğini düşündüğü için ertesi sabah gittiler.""Demek o yüzden evin perdesi her gün kapalı. Tabii ki ondan! Seungmin her gün pencereyi açıp şarkı mırıldanırdı."
Hyunjin hüznünü saklayamadı. Onu gördüğü yerde parça pinçik etmeye yeminliydi. Oysaki öğrenmeye çalıştığı aleti ona dinletmek için can atıyordu. Neyse ki öğrenmesine gerek kalmamıştı. Ondan başka dinletebileceği birini bulmayı düşünmüyordu zaten. Bir keresinde Minho ya söylemiş Minho da bok gibi çaldığını söyleyip saklamıştı. Jeongin ise sınavları yüzünden pek bir fırsat bulamadı. İşte böyle. Hevesi kursam da kalmıştı gene.
"Yine de onu ziyaret edebiliriz?"
Sevgilisi omzuna yaslanıp mırıldandı. "Aslında bakarsan kısa bir süreliğine orada duruyor."
Minho, hoşlandığı çocuğun sevdiği kişiye baktı. Üzüldüğünü belli etmemeye çalışıyordu. Kim Seungmin in etkisi böyleydi. Kısa bir süreliğine tanışıyor olsalar da yıllarca samimiyetiniz varmışcasına ısınabiliyordunuz. Ancak yokluğu fark edilmeye başlandığında bu sefer klasik 'Şurada Seungmin ile müzik dinlerdik.'
'Seungmin in en sevdiği sandviçti bu.'
'Hey Jeongin hatırlıyor musun otobüste senle yer değiştirdiğimiz için nasıl üzüldüğünü?'
Cümleleri kuruluyordu. En çok farkında olanda Minhoydu.—
"Jeongin ben oyalanacağım annem ekmek falan almamı söyledi sen gidebilirsin bebeğim."
Jeongin kafasını sallayıp sarıldı sevgilisine. Kucaklayıp ayrıldıktan sonra Hyunjin dinlenebilecek güzel bir bulmak için dolandı ve dolandı. Demir kapıların arasından geçip oturdu yere.
"Hişt yaşlı adam, ben geldim."
Cevap vermesini beklemedi, sadece elini çantasına atıp oradan iki çilekli süt çıkarıp birini karşısındaki mermere diğerini de kendi aldı. "Bugün içkiler benden. Şanslısın."
Bir yudum alıp bir süre bekledi genç. Boşluk hissi her tarafını kaplamasa bile zorluyordu. Onunla burada bile anısı vardı oysa ki.
"Gitti."
"Kim Seungmin bana bir şey demeden gitti Yaşlı adam."
"Buna ben mi sebep oldum? Onu bulmuşken tekrar kaybettim." Dolu gözlerini kimseler olmayan mezarda saklamaya çalıştı.
"Tekrar elinde mikrofonla şarkı söylemesini istiyordum. O zamanlar duymamamıştım ama şimdi imkanım vardı. Jeonginin arkadaşı olarak görmeyi beklemiyordum Finn amca. İlkokul aşkımın gözlerine bakarken onu anlattım. Ağladı. Bilmemezlikten geldim, biliyordum. İlk gördüğüm andan beri o olduğunu anladım. O hüzünlü gülüşünü 5 metre öteden bile olsa tanırdım."
İstemsizce akan göz yaşlarını durduramadı. Kendini sıkmaktan başka çaresi kalmayınca hıçkırıklara dönüştü. "Jeongini sevmekten vazgeçmedim. Onu seviyorum. Seungmin in hayatıma kattığı en güzel şeylerden birisi benim için. Çünkü bana iyi geliyor amca. Başta düşman gibi olsak bile içten içe anlıyordu beni. Dediğimin tersini kastettiğimi hep biliyordu. Seungmin e olan duygularım sadece özlemdi. Eğer bildiğimi bilseydi bu sefer arkadaş bile olamazdı benimle. Kötü biri miyim?"
Bir süre daha göz yaşlarını akıttı Hyunjin. Hissettiği duyguların yoğun karmaşası ona ağır geliyordu. Ona merhaba derken ki yüzü. Minho yu ayarlamaya çalıştığında kırgınca oradan uzaklaşması. Bilmeden yaptığı çok fazla hatalar olsa da güzeldi. Yıllar sonra ilk aşkını görmek ona iyi gelmişti. Şimdi ise veda bile etmeden gitti. Kim bilir kendi içinde nasıl savaşlar vermişti de yorulmuştu. Diye düşünüyordu. Gözlerini silip mermerin diğer tarafına baktığında bırakılan çiçeği gördü. Soğuktan kurumak üzereydiler. Hyunjin dolu gözleriyle gülümsedi yine gelmişti buraya. Seungmin buraya gelip yaşlı ölü adamla bile vedalaşmıştı. Bu onun hiç dönmeyeceğini anlamasına yetmişti.Montuna sıkıca sarılıp demir kapının oradan çıkmadan önce çantasından çıkardığı ukuleleyi Finn in mezarına bıraktı.
-
Y/N çok kısa bir bölüm oldu bir gece de yazmaya çalıştım. İşe başladığımdan beri kitaba bakamadım. 2k olmuşuz çok teşekkürler ve tembelliğim için özür dilerim🥺
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Someone to Stay / Seungjin, Hyunmin
Short StoryHwang Hyunjin her zaman bir adım öndeydi. Nafile! Kim Seungmin için bu hiç sorun değildi.