Gözlerim aralayıp bir süre anlamsızca göz gezdirdiğim odama baktım. Sabah olmuştu ve beyaz komodinin üstünde duran telefonuma uzandım. Rehberimde kayıtlı olan 3 kişinin içinden Jeongine tıkladım. ''Günaydın hayatımın baharını getiren canım tek sevdiğim değerli arkadaşım. Söyle nedir beni bu saatte kargalarla selamlaşmama vesile eden şeyin?'' İçimdeki mutluluğu, heyecanı, sevinci Jeongin'in mahvetmesine izin vermeden cevapladım. ''O onay formunu imzalatıp 12 de benimle okulda buluş çabuk.'' Jeongin hiçbir şey demeyip telefonu suratıma kapattıktan 1-2 dakika sonra 'tamam' diye mesaj göndermişti. Gülümseyip yorganı üzerimden fırlatarak odamın karşısında bulunan lavaboya koşturdum. Aynadan kendime bakıp bakıp sırıtmaktan başka hiçbir şey yapmamıştım. Yarın çok güzel olacaktı. Babam ile annem aşağıda kahvaltıyı hazırladıklarını gösteren şangırtılarla beni aşağıya çağırmıştı. Elimi yüzümü yıkayıp tangır tungur aşağıya indiğimde babama kısaca eğilip annemin yanağına öpücük kondurmuştum. Bugün aile oluşumuzun bilmem kaçını şeyi niyetiyle gündelik kıyafetlerle masada oturan babam eski zamanlardaki halimizi hatıratınca gülümsemeden edemedim fakat gözümde hala benim için o bir yalancıydı. ''Günaydın Seungmin. Hayrola bu kadar neşeli olman ne?'' Babam bana soran gözlerle bakarken bende net bir şekilde konuya daldım. ''Arkadaşlarımla kampa gideceğim için mutluyum baba, bir sakıncası var mı senin için? Yoksa izin mi almalıydım?'' Annem aramızdaki bu soğukluğun kaynağını bilmese de alışmıştı zaten. ''Kimden onay aldın?''
''Annemden.'' Annemde masaya kurulduğunda babama döndü. ''Onu hiç bu kadar mutlu görmemiştim hem havalarda ısınmak üzere iyi olur diye düşündüm.'' Babamdan gelecek ters yanıta hazırlanıyordum ki annemi bile şaşırtarak gülümsedi. ''Böyle düşünüyorsan benim için sakıncası yok.'' Belli ki annem dün gece ikisini onayladığıma dair haber vermişti. Yoksa sabah sabah gündelik kıyafetlerle aynı masada kahvaltı edecek kadar gevşek değildi babam. Az buçuk sohbet edip, kahvaltımızı yaptıktan sonra anneme tabakları kaldırmasında yardım edip yukarıdan getirdiğim onay formunu babamın önüne uzattım. Bana kısa bir süre bakıp tereddüt etmesine rağmen yine de kalemi alıp imzasını atmıştı.
''Öyleyse ben çıkıyorum.''
''Nereye gidiyorsun?''
Babama dönüp cevapladım. ''Onay formumu vermeye gidiyorum baba.''
''Dikkatli git Seungmin.'' Annem seslendikten sonra Jeongin'e yola çıktığıma dair mesaj atıp ilerledim. Hava hafif ılık esiyordu. Acaba kampta da güzel olacak mıydı? Hyunjin de benim gibi heyecanlı mıydı acaba? O da büyük ihtimalle sürekli dalga geçtiği, benden fazla vakit geçirdiği arkadaşlarını çağırmıştı. Yoksa geleceğini düşünmezdim sonuçta o da en az benim kadar yalnızdı değil mi?
''Hey Seungmin! BEKLE''
Karşıdan karşıya geçeceğim vakit yine aynı trafik ışıklarının altında aynı kaldırımda onu bekledim. Bana el sallayıp koşturan Sarışını.
Benim sarışınımı.
''Hoş geldin. Sende mi onay formunu vermeye gidiyorsun?''
''Evet. zar zor da olsa annemden izin koparabildim.''
''sevindim.
Gel hadi yeşil ışık yanıyor.''
Karşıya geçtikten sonra yavaş yavaş yürümeye başladık. ''Heyecanlı mısın?''
''Tabii ki. İlk defa gidiyorum.'' Onunla olduğum her andan zevk aldığımı bilseydi eğer hoşuna gider miydi acaba?
''Nasıl yani? Gerçekten ilk defa mı? Ciddi olamazsın.''
''Merak etmedim. Hatta eğlenebilecek miyim bilmiyorum.''
Asosyal birisi değilim Hyunjin. Sadece arkadaşım yok. Lavantalarıma bakmak çoğu şeyden daha zevkli.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Someone to Stay / Seungjin, Hyunmin
Short StoryHwang Hyunjin her zaman bir adım öndeydi. Nafile! Kim Seungmin için bu hiç sorun değildi.