Gün boyu uyuduğum için gece zorlukla uyuyabilmiştim haliyle. Uyuduğum gibi de yaşadığım olayı rüyamda gördüğüm için uyanmıştım. Ya da kabus mu demeliyim? Sıçrayarak uyanmama yol açmıştı çünkü.
Okula gitmeyi istemiyordum. Ya bugün de başka birisi beni durdurup Kyungsoo'dan ayrılmamı isterse ve hayır dediğimde bana vurursa...
Anneme bunu söylediğimde kızın zaten uzaklaştırma aldığı için bana zarar veremeyeceğini, başka birisi böyle bir şeye kalkışırsa da Kyungsoo'nun buna izin vermeyeceğini söyleyerek rahatlatmaya çalışmıştı beni. Hiç başarılı olamamıştı ama, yine de okula gitmeye karar verdim. Sınıftan hiç çıkmazdım olur biterdi.
Yürüdükçe endişem artıyordu. Eve geri dönmeyi çok istedim ama ne zamana kadar okula gitmemezlik yapabilirim ki?
Tedirgin adımlarla okula girdim. Çok garip bir şekilde kimse bana dönüp bakmıyordu ama bu içimi biraz olsun rahatlatmamıştı. Dizlerim titriyordu.
Bahçede yürürken Kyungsoo okulun içinden çıkmıştı. Bugün okula gelmemi beklemiyordu sanırım. Bu konuda konuşmamıştık. Şaşırarak geldi yanıma ama şaşırdığını belli etmemeye çalışıyordu anlamıştım tabi ben.
"İyi misin?" diye sordu yanıma geldiği an.
Kafamı sallayarak onayladım. Kyungsoo yanımdayken bütün gerginliğim uçup giderdi benim. Bugünse tam tersi, o yanıma geldiğinden beri dizlerimin titremesi daha da artmıştı. Ayakta zor duruyordum. Neden böyle oluyor? Kyungsoo'nun yanından uzaklaşsam geçer mi acaba?
Kyungsoo benimle konuşuyordu ama ben onu dinlemiyordum, etrafımı kontrol etmekle meşguldüm. Birisinin gelip bana vuracağı düşüncesini aklımdan bir türlü silemiyordum. Kyungsoo'nun sözünü kestim. "Dahyun beni bekliyor sınıfta, sonra görüşürüz."
Onu arkamda bırakıp hızlı adımlarla okula yürümeye başladım. Arkamdan bağırıyordu.
"Dahyun daha okula gelmedi! Nayeon!"
Yalanım anında delinmişti ama umrumda bile değildi. Onu duymazdan geldim. Sanırım bir korkum daha oluşmuştu. Bu kaçıncısı? Yoruldum artık...
Öğle arasına kadar sınıftan çıkmamakta direndim. Kyungsoo buraya gelmişti. Bir daha sabahki gibi hissetmemiştim dolayısıyla anlık bir kaygı olduğunu düşünerek kantine gitme teklifini kabul ettim.
Kantine girdiğim an yine titremeye başlamıştım. Ne bahaneyle kaçabilirim? Bu soruya cevap ararken durmuştum. Durunca Kyungsoo'nun dikkatini çektim tabiki. Hemen dönüp baktı bana. Baktığı gibi yüzü endişeli bir hal almıştı. "İyi misin sen? Hiç iyiymiş gibi bakmıyorsun."
İyi değildim evet. İçimde bir şeyler kayıyordu sanki. Bayılacakmış gibi hissediyordum.
"İyi değilim ama biraz hava alırsam geçer." dedim asla geçmeyeceğini bildiğim halde. "Sen gir yemeğini ye. Ben sonra atıştırırım bir şeyler."
İkna olmadı ve benimle gelmeyi istedi ama kesinlikle reddettim. Ben şu an ondan kaçmayı istiyordum. Onu zorla kantine soktuktan sonra sınıfıma kaçtım ve bu Kyungsoo'dan kaçma olayı günlerce devam etti.
Tek başıma kalma korkum önceleri Kyungsoo yanıma geldiği an bitiyordu ve kalabalık bir ortamda bize bakanlar, hakkımızda konuşanlar olsa da Kyungsoo yanımda olduğu için göz ardı edebiliyordum. Tek başıma kaldığımda hissettiklerimi hissetmiyordum. Kyungsoo bana güç veriyordu kısaca.
Şimdiyse olay tersine dönmüştü. Artık Kyungsoo yanımda olduğunda sakinleşmek yerine daha çok geriliyordum. Oysaki insanlar alışmıştı artık. İlk zamanlardaki kadar çok ilgilenmiyorlardı bizimle, yani tek başıma kaldığımda endişelenmemi gerektirecek hiçbir şey yoktu. Ama o olaydan sonra endişem zirveye ulaşmıştı sabahları bahçede yürümek işkence gibi geliyordu bana. Sadece ve sadece sınıfımda güvende hissediyordum kendimi.
Kyungsoo sınıfıma geldiğinde sorun yoktu ama bahçeye çıktığımızda, kantine gittiğimizde kalbim, nefesimi kesecek kadar hızlı atıyordu. Ellerim, dizlerim titriyordu. Sakinleşmenin tek yolu sınıfıma geri dönmek oluyordu. Bir bahane bulup kaçıyordum ondan.
Beden dersimizin tenefüsünde, bahçeye, görmeye gelmişti beni. Bir dakika bile dayanamadım yanında durmaya. Boş olduğunu bildiğim için bir bahaneyle soyunma odasına kaçtım. Bulduğum her fırsatta kaçıyordum ondan. Birkaç gün içerisinde sadece mesajlaşmaya başladık telefonla bile konuşmuyorduk.
Yanıma gelmeye çekiniyordu, onu kırıyordum ama elimden bir şey gelmiyordu. Elimden bir şeyin gelmemesi beni o kadar üzüyordu ki...
Sürekli bu sebepten ağlıyordum. Günler geçtikçe mesajlarıma yanıt verme süresi de uzuyordu. Onu kaybediyordum...
Hiç hevesim olmamasına rağmen haftasonu sahnemiz için çalışacak mıyız diye sordum. Buna anında 'hayır, canım istemiyor.' şeklinde yanıt verdi.
Onu kaybetme düşüncesi ve elimden hiçbir şey gelmemesi o kadar canımı yakıyordu ki...
Evde duramamıştım. Dolaştım biraz sokaklarda. En son durağım park olmuştu. Her zaman oturduğumuz yere oturdum ve saatlerce geleni geçeni izledim ağlayarak. Kalkacağım sırada Kyungsoo gelmişti. Bozuk bir sesle konuştu. "Kaçmayacaksan oturabilir miyim?"
"Kaçmayacağım." dedim sakince.
"Uzatmadan lafa gireceğim Nayeon. Ben ayrılmak istiyorum." dedi oturduğu an. Bunu söyleyeceğini adım kadar iyi biliyordum. Benim gibi birisiyle daha fazla uğraşmak istememişti belli ki. Ben ses çıkarmayınca sakince devam etti konuşmasına.
"Kaç zamandır deniyoruz ama bir türlü yok olmuyor. Tam yakınlaşıyoruz artık diyorum anında yeni bir şeyler çıkıyor ve tekrar uzaklaşıyoruz, başladığımız yere geri dönüyoruz. Senin yanımda olman bile beni mutlu ediyor ama sen hep mutsuzsun. Sebebi ben miyim bilemiyorum. Galiba benim. Sen, biz çıkmaya başlamadan önce daha mutlu gibiydin ve ayrıldığımızda mutlu olacak gibi görünüyorsun Nayeon. Seni çok seviyorum ve önemli olan senin mutluluğun. Hem sen de daha önce istemiştin ayrılmayı, ben zorlamıştım seni. Daha fazla zorlamak istemiyorum çünkü mutlu olmadığını görüyorum. Seni seviyorum diye zorla mutsuz edecek değilim. Bizim ayrılmamız gerek. Böylesi senin için çok daha iyi olacak."
Her kelimesinde içimden bir şeyler kopuyordu. Bundan sonra benim için hiçbir şey iyi olamaz ki...
Ses çıkarmadan boş boş ona bakmaya devam ettim. Bu sessizliğimi kabul ettiğime yormuş olmalıydı. Ayağa kalktı ve samimi bir şekilde gülümsedi. "Kendine iyi bak Nayeon."
"Sen de." dedim fısıltı gibi.
Sonra gitti. Bıraktı beni. Hızlı adımlarını izlerken yaşlar gözlerimden hiç hız kesmeden akıyordu. Bu rüya bitmişti artık benim için. Kaybetmiştim onu. Bir daha geri dönüşü yoktu. Her şey tamamen bitti...
Kyungsoo artık yok...
Bununla nasıl baş edeceğim? Daha doğrusu, baş edebilecek miyim?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Someone Like Me | Nayeon × Kyungsoo
Fanfic"Benim gibi birisini sevdiğin için teşekkür ederim." "Senin gibi birisi... Yani, beni sadece sesiyle büyüleyen, duyduğu onca şeye rağmen güçlü kalabilen, başkaları daha az güzel bulsa da benim dünyamdaki her haliyle güzel olan tek insan... Benim gib...