UNUTALI(M)!

667 48 14
                                    


             Baekhyun Ağzından Devamkee--


      Kulağıma gelen kızımın sesiyle hızla gözlerimi açtım. Normal de o kadar derin uyuyan biriyim ki, kızımın sesini duyunca nasıl böyle hızla uyanıyorum anlamış değelim. Gözlerimi sesin geldiği yöne çevirdiğim de Chanyeol ve kızımın oynadığını görünce onları izleyemeye başladım. Chanyeol, Ha-naul'un boynuna öpücükler konduruyordu ve Ha-naul orasından aşırı gıdıklandığı için kahkahalar atıyordu. Bu görüntüyü görmeye o kadar çok hayal etmiştim ki, şimdi böyle canlı bir şekilde görmenin verdiği mutluluğu anlatamazdım.  Chanyeol'u içimde hala affetmeye çalışıyordum. Dışardan yansıtmasam da ona çok kırgındım. Döndüğünde onsuz ne halde olduğumu neler yaşadığımı bilmeden, benim yaptığım yanlışı yüzüme yüzüme vurmuştu. Çok ağır cümleler kurmuştu ki, canım o kadar çok acımıştı ki ifadesizleşmiştim. O kadar lafı söyleyip gittiğinde daha kötü oldum, onu tekrar kaybetme korkusu ile baş edemedim. Eve gelene kadar kafayı yedim kendimi piyonunun başında bile zar zor sakinleştirdim. Yanıma geldiğin de ona sıkıca sarıldığım da bile onu affetmiş değildim ama ona kızsam da sinirlensem de yanımda kalsın istiyordum. Benden hiç gitmesin istiyordum bir kere onsuzluğu tadınca bir daha onsuzluğu göze alamazdım. Hastalıklı bir aşk mıydım onu bile bilmiyorum ama öyleysem de tedavi edilmek istemiyordum. 'Bir ruh bir ruhu bu kadar sevebilir mi? '  cevabını merak ettiğim ve hep öğrenmek istediğim bir soruydu. Evet severmiş, ben bunu Park Chanyeolda anladım. Onu bakınca nefesim kesiliyor, kalbimi kırmış olsa da kolların da olmak mutlu ediyordu. O da beni böyle seviyordu eminim. Belki de çok sevgidendi bizim bu hallerimiz.

''Günaydın gökyüzüm, ne zaman uyandın'' Chanyeol kalın sesiyle söylediğin de düşüncelerimden sıyrılıp ona gülümsedim.

''Günaydın. Sizi izlemeye dalmışım'' dedim gülerek. Kızım, Chanyeol'un kucağından inip beni öpücükleri boğmaya başlamıştı. Bu bizim her sabah yaptığımız bir aktiveydi. Birbirimize yorulana kadar öpücüklere boğardık.

''Babayı da aramıza almalıyız değil mi?'' Ha-naul'un öpücüklerinden sıyrılıp sorduğumda gülümseyip kafasını sallamıştı. Sonrasında dönüp soran gözlerle bakan Chanyeola açıkladım.

''Bu bizim her sabah yaptığımız bir şey, yorulana kadar birbirimiz böyle öperiz sen de bize katıl'' dedim elimi kaldırıp yanağına koyarak. Bana doğru yaklaşıp dudağıma bir öpücük kondurdu. 


               Sonunda yataktan çıkmayı başarıp aşağı inmiştik. Ha-naul ve Chanyeol harika anlaşılıyordu. Büyük bir ihtimalle Chanyeol'u kokusundan tanımıştı. 1 sene onsuz olsa da babasını çok rahat tanımıştı. Kahvaltı masası yine kalabalıktı, Luhan ve Sehun yan yana oturmuş ama suratları düşüktü. Lisa, jackson ve Rose derin bir sohbetin içindeydi. Suho, Lay ve annem de kendi aralarında konuşuyordu. Tae yine odasındaydı büyük ihtimalle, çocuklar ise bahçede takılıyordu. 

''An-ne'' Masaya oturduğumuz da kızımın söylediği kelimler ile kahkahalar kopmuştu. Tabii ben sinirle bakışlarımı Chane çevirmiştim. 

''Seni öldüreceğim yemin ederim'' diye çıkıştım.

            Arkasında masada dalga geçmeler, gırgır şamatalar kopmuştu. Sanki hiç derdimiz yokmuş gibi sadece gülüp eğleniyorduk.

''İşte yazıyor, yazıyor Bay Byun'un hazin sonu yazıyor'' Jongin bağırarak içeri girip önümüze gazeteleri atmıştı. Hemen arkasından televizyonu açıp son sese almıştı. Haberle de onun hakkında çıkan haberler vardı. Davayı açar açmaz gündeme oturmuştu. Haberlerin hepsinin doğru olduğunu kanıtlayan deliller bile vardı. Babam ise bu yenilgiyi kabul etmiş gibi kaçmıştı. Haberlere göre nerede olduğu bilinmiyordu. Kaçması bile direk hapse gitmesinin sebebi olmuştu. Chanyeol hızla beni kendine çekerek bir öpücük kondurmuş dudağıma.

SENİ DERT ETMELER// CHANBAEK(MPREG)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin