❧ 7 : we're almost out of here

264 58 220
                                    

Çok da uzun olmayan bu yolculukta geriye dönüp baktığımda aslında hiçbir şey elde edemediğimi, hatta kendimden birkaç parçayı kaybettiğimi görmüştüm ancak hiçbirini geri getiremezdim.

Günlerden salıydı ve benim düşündüğüm tek şey bunlardı. Geçen gece yakalanmadan eve varmış ve hiçbir şey belli etmemiştim ancak alt kattaki sesler keşke beni görselerdi ve odama kapatsalardı dememe sebep oluyordu. Masamın önündeki sandalyede annemin bana giymem için getirdiği kıyafetler duruyordu. Şirketin ortaklarıyla yemek yiyorlardı aşağıda. Midem bulanıyor diyerek onlardan kaçsam da aşağı inecektim birazdan çünkü annemin kararı kesindi.

Başımın altında birleştirdiğim ellerimi serbest bırakıp yana düşmelerini sağladıktan hemen sonra derin bir nefes aldım. Aşağı inmek istemiyordum. Dönem iki gün sonra bitecekti ve koca bir tatile girecektim ancak tatilimde de şirkette olacaktım. Okul bittiği için sevinsem de şirkete gitmek istemiyordum. Kaç kez dile getirdiğimi hatırlamıyorum bile, ama dinlemiyorlardı. Eğer her şeyin böyle olacağını bilseydim herhangi bir üniversite kazanmak için kendimi paralamazdım.

Sonunda kendimde ayağa kalkacak o gücü bulduğumda yataktan zor da olsa çıkmış ve üzerimi değişmiştim. Annemin getirdiği şeyler kendi beğendiği şeylerdi: Siyah, dizlerimin hemen üzerinde biten bir etek ve üzerine de asker yeşili bir kısa kollu. Tişörtü eteğinin içine soktum ve kenardaki terliklerimi giydim. Saçlarımı açık bırakıp sırtıma dökülmelerini sağlarken en sonunda odadan çıkabilmiștim. Misafirlerden her zaman nefret ederdim zaten.

"Ah, geldi işte." Annem yüzündeki sahte gülümseme ile bana doğru gelirken merdivenleri bitirmiştim. Yemek masasına doğru ilerlerken başımı hafifçe eğip selam verdim masada oturan adamla kadına. Kadın bana bakıp gülümserken adam babamla konuşuyordu.

Annem belki de ilk defa elimden tutup beni masaya yönlendirirken boşta kalan yere oturmamı sağlamıştı. Önümde en sevdiğim çorba vardı ancak yiyemeyecek kadar bozuktu moralim, yorgundum. Her şeyin üst üste gelmesinden gerçekten bıkmıştım.

Adam babamı bırakıp bana döndüğünde konuşmaya başlamıştı, bir yandan da gülümsüyordu. Para avcısının teki olduğuna emindim, yüzüne bir yumruk geçirmek istiyordum.

"Demek okulunu bitirip şirkete geçeceksin ha?" Bunun olmayacağını bilen annem ters bir cevap verecek olmamı hesaba katmış olmalı ki araya girmişti. Şirketten gerçekten nefret ediyordum. Birinin beni bu masadan çekip alması lazımdı yoksa gerçekten bayılacak ya da o adamın yüzüne yumruğu geçirecektim.

"Elbette." dedi annem, önüne düşen saçı sağ kulağının arkasına atarken. Bana bakıp gülümsedi ardından. "Lena da çok istekli bunun için."

"Hiç öyle durmuyor ama." Kadın yavaş yavaş çatılan kaşlarıyla beraber sorduğunda öksürdüm, ardından kadına baktım. "Kusura bakmayın, biraz hastayım. Enerjim yok desem yeridir." Yalancı.

Babam gülümserken kadına da gülümsedim onunki gibi sahte bir gülümseme ile, ardından hafifçe masaya eğildim. İştahım yoktu ancak karşımda duran tabağın içinden bir tane kurabiye aldım ve yemeye başladım.

Yetişkinler sohbete devam ederken bir yandan da yemeklerini yiyorlardı, onlarla alakam yoktu bile. Acilen bu masadan kalkmam lazımdı yoksa sırf para alacağı için aileme gülümseyen o adama yumruğu geçirecektim.

"Özür dilerim, kendimi gerçekten iyi hissetmiyorum." Hızla ayağa kalkıp misafirlere aceleci bir selam verdim ve merdivenleri çıkmaya başladım. Bunun için daha sonrasında azar işiteceğimi biliyordum ancak gerçekten katlanmak çok zordu. Midem bulanmaya başlamıştı.

PASSENGERSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin