❧ 11 : someone who is afraid for me

230 49 227
                                    

Gece geç yattığım için öğle vakti uyanmayı beklesem de uyanmam Joanne'nin çığlıkları yüzünden olmuştu. Ardından duyduğum kahkaha sesleri Joanne'nin ikiliyi öldüreceğini söyleyen küfürleri ile birleşmiş ve tamamen ayılmamı sağlamıştı.

''Ne oluyor yahu?'' Yatakta dik pozisyona gelip ovuşturduğum gözlerimle etrafı incelerken Jeno tam o anda kapıdan çıkmıştı, peşinden de Joanne. Jo'nun yastığındaki suya bakılırsa Jeno dayağı hak etmişti. Donghyuck onların arkasından gülmeyi bırakıp sonunda bana dönebildiğinde (berbat gözüktüğüme emindim) başımı eğdim ve hızlı adımlarla banyoya ilerlemeye başladım. Şişmiş yüzümü görmemesi lazımdı.

''Nereye?''

''Tuvalet.'' dedim kısaca, içeri girip kapıyı arkamdan kilitledim ve aynanın karşısına geçtim. Beklediğimin aksine yüzüm şişmemişti, gayet normal görünüyordum. Yüzümü yıkayıp saçlarımı ellerimle taradım. Donghyuck dün tokamı almıştı ve ne yaptığından da haberim yoktu. Tokam olmadığı için de saçlarımı geriye attım ve ellerimi kurulayıp banyodan çıktım. Jeno'nun kahkahası buradan bile duyuluyordu.

''Kahvaltı hazır.''

''Siz mi hazırladınız?'' Sorumla beraber Donghyuck kaşlarını çattı ve arkasına dönüp odaya baktı. ''Evde bizden başka kimse yok, demek ki biz hazırlamışız.''

Göz devirdim. ''Her neyse.''

İkimiz de salonla birleşik olan mutfağa geçtiğimiz zaman Jeno'yu koltuğun üzerinde savunma pozisyonunda, Joanne'yi de üzerinde dayak atma pozisyonunda görmüştük. Donghyuck omuz silkti ve omuzlarımdan tutup beni masanın önündeki sandalyelerden birine oturttu. ''Klasik Tom ve Jerry işte.''

''İMDAT!'' Jeno resmen çığlık atarak başını Donghyuck'a, sonra bana çevirmişti yardım etmesi için. Donghyuck karşıma oturdu ve sesini yükseltti. ''Joanne şu çocuğu bırakıp gelmezsen yemin ederim ki gitarlarının üzerinde tepineceğim.''

''Sakın.'' Joanne Jeno'nun üstünden kalkıp Donghyuck'a ölümcül bakışlarla bakmaya başladığında Jeno koltuktan kalkmış ve yavaşça Joanne'nin arkasından dolaşıp masaya oturmuştu. Joanne de elini yüzünü yıkayacağını söyleyip çıkarken Donghyuck'un yanına oturan Jeno bana bakmıştı.

''O hep böyle.''

''Biliyorum.'' diye mırıldandım hafifçe gülümseyerek. Saatin erken olmasından mı yoksa masadakilerden mi bilmem, hiç iştahım yoktu. Tabağıma hiçbir şey almamıştım, bunu fark eden Donghyuck ilk önce ağzına kopardığı simitten bir parça atmış ve gerisini benim tabağıma bırakmıştı. ''Hepsini ye.''

''Aç değilim.''

''Aç değilsen daha fazla yersin o zaman.'' Uzanıp masadaki diğer şeylerden de tabağıma koyduğunda itiraz etmedim, Jeno bana bakıp gülerken Donghyuck tabağımı ağzına kadar doldurmuştu bile. 

''Onların hepsini yiyebileceğine emin misin?'' Joanne üzerini değiştirmişti, homurdanarak konuştuğunda yüzüne baktım. Bir tabağıma bir bana bakıyordu. Donghyuck konuşmama izin vermeden ağzındakini yutmuş ve öne atılmıştı. ''Yemezse küserim.''

''Çocuk gibisiniz.'' Joanne gülerek yanıma oturduğunda Donghyuck geri kalmamıştı. ''Diyene bak.''

Kahvaltımız benim tabağımdakileri bitiremeden ve Donghyuck'un yemem için ısrar etmesi ile son bulmuştu. Sofrayı toplayıp koltuğa oturduğumuzda ise Jeno ve Joanne karşımıza, biz de yan yana oturmuştuk. Joanne düşünceliydi, Donghyuck'un da ondan farkı yoktu. Jeno bu sessizliğe dayanamayıp en sonunda konuşmuştu. Bacaklarını orta sehpaya uzattı.

''Ne yapacaksınız?'' Jeno'nun bu konuyu açması içimdeki gerginliğin su yüzüne çıkmasını sağladı. Sonsuza kadar onun evinde kalamazdık zaten, reşittik ve bir yere gidip iş bulabilirdik. Bu konuda sıkıntı yaşamazdık ancak kalacak bir yer bulmalı ve planımızı buna göre yapmalıydık.

PASSENGERSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin