14. Bölüm: Zarf

151 21 21
                                    

Oylarınızı ve satır arası yorumlarınızı ne kadar sevdiğimi söylememe gerek yoktur umarım? Tam tempo okumalar...
-

"Evet," dedi Rosalie kollarını arkasında bağlayarak. "Aramızda herhangi bir şekilde, herhangi birini bayıltmayan kaldı mı?"

Cümlesinin sonlarına doğru gözlerini üzerimde gezdirmesi, zaten titreyen bedenimin iyice soğumasına ve korkuyla gerilmesine neden oldu. Koltukta oturan esmer kızın kucağında kafasına biblo yiyen adam henüz uyanmamıştı ve ben, geçen her saniye daha da fenalaşıyordum.

Kız, eliyle adamın yanağına vururken, bir yandan da sürekli ismini sayıklıyordu.

"Yağız... Yağız!"

Söylediği ismi her seferinde anlamaya çalışıyordum fakat pekte anlayabildiğim söylenilemezdi. Zaten kızın oldukça garip bir aksanı vardı, çoğu kelimeleri doğru telaffuz bile edemiyordu.

Kız, başını kaldırıp sinirle kara gözlerini üzerimizde dolaştırdı. "Ne yaptınız ona?" diye sordu aynı sinir ve öfke haliyle. Her an aramızdan birinin yakasına yapışacak kadar tepesi atmış durumdaydı.

"Yalnız çoğul konuşmazsak sevinirim," dedi Alec. "Biz değil, bu yaptı."

Beni, omuzlarımdan tutup koltukta oturan kıza doğru ittiğinde dehşetle Alec'e döndüm.

"Seninle arkadaş olacağıma, dışarıdaki sincap heykeliyle arkadaş olsaydım keşke!"

Alec bu söylediğime hiç aldırış etmeyip omuzlarını silkti. Koltuktaki kız, kucağındaki adamın kafasını yavaşça kucağından indirerek ayağa kalktı ve karşıma geçti. Birkaç santimle benden uzun olsa da, bu birkaç santim bana oldukça fazla gelmiş ve onunla göz teması kurabilmem için kafamı kaldırmamı gerektirmişti.

"Ne yaptın ona?" diye sordu kız, öfkesinden hiçbir şey kaybetmeyerek.

Evet, koltukta yatan adamı bu hale getiren ben olabilirdim ve sağlığından da oldukça endişeliydim ancak evime bir hırsız gibi girip şu anda hem suçlu, hem güçlü olarak nitelendirilebilecek kızın kendi evimde bana böyle ahkam kesmesine müsaade edemezdim.

Tıpkı onun gibi sırtımı dikleştirerek, "Hiçbir şey," dedim. "Evime hırsız gibi girmeseydiniz bunların hiçbiri olmayacaktı."

Kız, az önceki halimin kaybolduğunu, yerine onun gibi dişli birinin geldiğini gördüğünde daha çok hırçınlaşmıştı.

"Pardon ama nereden senin evin oluyor?" diye sordu. "Göz kulak olalım diye anahtarları bize Jennifer bıraktı. Yani ev sahibi."

Duyduğum isimle biraz sakinleşip kıza baktım. Teyzemin bana, New York'a gitmeden önce ne söylediğini hatırlıyordum. Yan eve yeni bir ev sahibi gelecek demişti. Pek bir bilgisinin olmadığını ancak esmer bir kız gördüğünü ve büyük ihtimalle öğrenci olduklarından bahsetmişti.

O esmer kız, bu kızdı.

"Tabi ya," diye mırıldandığımda, kız kaşlarını çattı. Bu karmaşaya bir son vermek adına, "Ben Isabella," dedim. "Jennifer'ın yeğeniyim."

Kız, çattığı kaşlarını düzelterek doğruldu ve yüzü şaşkın bir ifade aldı. "Isabella," diye mırıldandı o da. "New York'da olan, değil mi? Jennifer senden bahsetti."

Hızla kafamı salladığımda, kızın suratındaki mahcubiyet görülmeyecek gibi değildi. Bir şeyler söylemek için dudaklarını araladığında, koltuktan gelen kıpırdamayla hepimiz oraya döndük.

"Nisa," dedi koltuktaki adam. Dakikalar sonra nihayet bir yaşam belirtisi veren adam keyfimi öyle bir yerine getirmişti ki, neredeyse az önce birbirimize iki düşman gibi baktığımız kızın boynuna atlamak üzereydim. Neredeyse.

İMGE - IIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin