22. Bölüm: Yeni Okul, Yeni Arkadaşlıklar

127 17 28
                                    

Tam tempo okumalar...
-

"Ders programımı gören var mı?"

"Bu diş fırçalarının hangisi benim?"

"Ders programımın üstünde ismim yazıyordu!"

Üst üste konuşmalar evdeki heyecan ve stresi oldukça arttırırken iki ayağımız bir papuca girmişti. Kurduğum eski tip masa alarmı kimsenin uyanmasına yetmemişti. Nisa'lar Alistair'ı almak için zile defalarca basmasa, bizler daha okulun ilk gününden geç kalıp Bay Simple'ın sinir krizleri geçirmesine neden olabilirdik.

Hızla Alec, ardından Dexter ve Rosalie'den kurtardığım tarağı boştayken kaptım ve bir yandan gömleğimi eteğimin içine sokmaya çalışırken bir yandan aşağı indim. Evdeki herkesin koşuşturmasının aksine Jackson üstünü giyinmiş, salona oturmuş, hatta televizyon izlemek için vakit bile bulmuştu.

"Jackson," dedim hızla onun yanına giderek. Gömleği bir türlü düzgün şekilde eteğin içine sokmayı başaramamıştım. "Ne yapıyorsun sen burada? Geç kalıyoruz okula."

Jackson beni gördüğünde gülümseyerek koltuktan kalktı ve ellerini belime koyup beni kendine çekti. Dudaklarını yanağıma bastırarak, "Sana da günaydın," dedi. Beyaz gömleğinin kollarını yukarı katlamış, bir kez bile bağlı görmediğim kravatını her zamanki gibi boynuna asmıştı.

"Günaydın," dedim keyifsiz bir şekilde. Geç kalmaktan ve işleri acele ederek yapmaktan nefret ederdim.

"Naber?" diye sordu Jackson elimdeki tarağı alıp saçlarımı taramaya başlarken. O, gözlerini saçlarımdan ayırmayıp özenle tararken gömleğimin yakasını düzelttim ve eteğimi aşağı çekerek düzenledim.

"Geç kalıyor oluşumuz hariç fena değil," dedim. Yüzündeki rahat ifade hiçbir zaman geçmiyordu. Ya ben her şeyi fazla büyütüyordum, ya da o her zorluğun altından bir şekilde çıkabilecek biriydi. Ki ikinci seçeneğin olduğunu hepimiz iyi biliyorduk.

"Sorun yok," dedi rahat bir şekilde. Saçlarımı güzelce tarayıp omuzlarıma dağıttı. Sıra kahküllerime geldiğinde, bende dizimi kendime çekerek aceleyle ayağıma taktığım dizüstü çoraplarımı yukarı çektim. Jackson işi bittiğinde biraz geriye giderek saçlarıma alıcı gözüyle baktı ve ardından ellerini onay veren bir şekilde kaldırarak, "Süper," dedi. Ellerimi saçlarıma dolayıp arkamı döndüm ve girişteki aynadan kendime baktım. Uyandığım halime göre epey iyi görünen saçlarım, sanki ruhuma bir güneş gibi doğarak içimdeki kötü enerjiyi silmişti. Kendimi biraz daha iyi hissettiğimin habercisi olan gülümsememi gören Jackson, yanıma gelerek ellerini arkamdan belime doladı.

"Tamam mı?" diye sordu. "Hazır mısın?"

Kafamı sallayarak ona onay verdiğimde, hızla elimi tutup beni mutfağa doğru çekiştirdi. Bu acelesinin neden olduğunu anlamaya çalışırken tezgahın üzerinde içinde tost olan bir tabak ve yanındaki meyve suyunu gördüğümde, suratıma kocaman bir gülümseme yerleşti.

"Jackson," dedim ellerimi göğsüne koyup parmak uçlarımda ona yükselerek. "Çok teşekkür ederim."

Dudağının kenarına çarpık bir gülümseme yerleştirirken, "Ve?" diye sordu.

Boynuna doğru yaklaşarak fısıldayarak cümlemin devamını getirdim: "Ve seni çok seviyorum."

Dudaklarındaki gülümseme genişkerken beni belimden tutup kendine doğru çekti. Bu anın ne kadar büyülü olduğunun farkındaydık ancak içinde olduğumuz büyüyü bozmak için gelen bölüm sonu canavarı, bizi hiç şaşırtmamıştı.

"Günaydın gençlik!" dedi Alec ikimize de el sallayarak. Jackson, onu fark etmemize rağmen ellerini belimden çekmedi, gözlerini de açmadı. Aksine, Alec hiç orada yokmuş gibi davranarak, "Devam et," dedi. "Onu görmezden gel ki görünmediğini sanıp defolup gitsin."

İMGE - IIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin