o n ü ç

402 93 30
                                    


.

Bir zamanlar İngilizce öğretmenlerinin sen olduğunu söylediler."

Hyunjin şaşkınlıkla gözlerini açarken başını yasladığı yerden kaldırarak Jeongin'e çevirmişti.

"Öğrencilerim mi?"

Genç adam, öğretmenin sorusunu aynen onaylarken "Sanırım sevgili olduğumuzu düşünmüşler" dedi. 

▪️▪️▪️

Hyunjin, birkaç saniye duraksayarak diğerinin ne dediğini anlamaya çalışırcasına düşündü. Sonraysa aklına gelen her şeyi ardı ardı sıralayarak telaşlıymış gibi söylendi.

''Sen ve ben mi? Üzgünüm, bu garip hissettirmiş olmalı. Burada olduklarını bile bilmiyordum. Onlar adına özür dilerim'' 

Jeongin, yanındaki adama dönerek ne demek istediğini anlamak istercesine bir ifadeye büründü. Öğrencilerinin burada olduğunu bilmiyordu belki ama sweatin anlamını bildiği halde kendisine veren oydu. Geri verirse ne diyeceğiyle ilgili düşünerek bir şeyler yapabilir diye düşündü, aksi halde kırıcı olurdu diğeri için.

''Sorun değil o gün Bay Seungmin'e gözükmemek için erken ayrıldılar bu yüzden açıklayamadım anlatmak istedim sadece'' dedi.

Hyunjin düşüncesi adına teşekkür ettikten sonra gençlerle konuşacağıyla ilgili bir şeyler söylemişti. 

Şu an saunadaydılar ve ikisinin de üzerinde yalnızca beline sarılı bir havlu vardı, içeride kaldıkları süre ve sıcak odanın yanı sıra bir de konuşmaları ortama gerilim sağlıyordu: ki alınlarına damlacıklar yapışmıştı bile.

Ortam gitgide daha da sıcak olurken, ayağa kalktı Jeongin. Çenesinden boynuna ve daha da aşağıya süzülen terleri eliyle hava yaparak soğutmaya çalıştı. Hyunjin onu gördüğünde duvardaki termostatı işaret ederek ''Isıyı ayarlayabilirsin'' demişti. Siyah saçlı da teşekkür edercesine mırıltıyla duvara yönelmiş fakat belindeki havlunun kaymasıyla telaşla ellerini aşağı indirmişti.

Havluyu yakaladığı gibi sıkı sıkı tekrar beline dolarken tek eliyle de hiçbir şey olmamış gibi ısıyı ayarlıyordu. Utanmıştı doğal olarak. Yanakları kızarsa bile hem sıcaklıktan hem de Hyunjin'e dönük olmadığından görünmüyor, genç için sorun oluşturmuyordu. Eğer arkasında, oturduğu ahşap yerden ona bir şeyler söyleyen birkaç günlük oda arkadaşı konuşmasa belki de saliselik gerçekleşen bu olayı da unutacaktı.

''Utanmana gerek yok'' dedi Hyun. ''Sende olan bende de var''

Bu cümleden sonra ikisi de bir şey demedi. Zaten Jeongin'in konuşacak hali yoktu: hem sıcak hem de utanç düğümlemişti sanki dudaklarını. 

Yirmi - yirmi beş dakikalık bir sürenin ardından Hyunjin çıktı içeriden ve duş almak için kabinlerden birine girdi. Onun ardından sıcak odadan çıkan Jeongin de içlerinden birine girerken Hyunjin'in olduğu kabinin kapısını araladı. Farkında bile olmadı ama sarışın olanı tamamıyla çıplak görünce hızla kapattı kapıyı defalarca kez özür dileyerek. Sonra da duyması için bağırdı, Hyunjin gibi.

''Utanmana gerek yok'' dedi. ''Sende olan bende de var''

Su sesiyle birlikte az önce kapısını araladığı duş kabininin içinden herhangi bir başka gürültü çıkmayınca, yandaki boş kabine girdi Jeongin de. Kısa sürede ikisi de rahatlamış ve temizlenmiş olmanın verdiği keyifle giyinerek çıktı binadan. Bugün için bu kadar çıplaklık herkes için fazlaydı.

İkisi de otelin sahile bakan kumlu kısmına yürürken, birbirleriyle konuşmadıklarını fark etmedi. Kulakları birkaç gencin denize uzanan kumlarda uçurduğu uçurtmalarla keyifli vakit geçiren seslerini duyana kadar da öyle devam etti.

Daha sonra Hyunjin, bundan rahatsız olmuş gibi yanındakine dönerek -sanki birileri tarafından sevgili sanılmıyor ya da yarım saat önce hiçbir şey olmamış gibi- büyük bir gülümsemeyle sordu: ''Uçurtma uçuralım mı?''

Başka bir anda olsalar tatlı diye düşünürdü Jeongin ama Hyunjin bu soruyu o kadar masum bir ifadeyle sormasına rağmen aklından neler geçiriyor tahmin edemiyordu.

''Olur'' dedi sadece. Uyum sağlamaya çalışıyordu. O an dondurma yemeyi önerse onu da kabul ederdi. Ne dediğini önemsemedi, daha önce uçurtma uçurtmamıştı bile ama o an düşünmedi.

Sarışın genç koşar adımlarla kendi uçurtmalarını yapan gençlerin yanına gitti. Saçları koştuğu için geriye doğru uçuşmuş ve yeni yeni kuruduğundan ağır gözükmüştü. Yavaş çekimde gibi izledi Jeongin.

Kısa bir süre için ödünç aldığı uçurtmayla geri dönerken uçurtmaya bağlı kurdeleye benzer ipler de saçları gibi uçuşuyor, sallanırken rüzgarda dans ediyor ve yüzü küçük bir çocuk gibi heyecanlı gözüküyordu. Hyunjin'in adımları diğerinin yanında son bulduğunda ''Ben daha önce hiç yapmadım'' dedi Jeongin. Uzun olan omuz silkmiş ve ipi bir anda Jeongin'in eline vererek sadece gergin tutmasını söylemişti.

Kırmızı renkteki ip elleri arasında bir ahşap çubuğa bağlı biçimde dururken, ipin ucuna bağlı olan rombus şeklindeki kedi çizimli uçurtma Hyunjin koşarak ondan uzaklaşırken beraberinde gidiyordu. Bir süre sonra sarışın olan elindekini rüzgara temsil etmiş ve diğerinin ilk seferinde başarılı bir şekilde uçurtması için yanına ulaşmıştı. 

Göğe yükselen uçurtma, gökyüzünde rüzgarla birlikte oradan oraya süzülürken bir yerde sabitlenince yavaşlamıştı ama Hyunjin düşmemesi için ellerini, Jeongin'in arkasından iki yana uzatarak diğerinin ince parmakları üzerine koyarken kontrolü eline aldı hemen.

Üstelik siyah saçlı, genç bedenin sırtı onun göğsüne yaslıyken, bu kez çocuk gibi görünen Jeongin'di.

 

bölümü yazdığım tarih: 09/08/21 - 01.03 ve mö son bölüm henüz yayımlanmadı. bu sıralar aşırı ağlayasım var 44 bile ağlattı, hyunjin ölürse en az üç gün bahanem mö final bölümü.

sadece çok ciddi ilerlediğimi fark ettim ve salak şakalı, asla komik olmayan bu bölümü Nar'ın yardımıyla yazdım. en sevmediğim bölüm oldu. Asla yazacak enerjim yoktu ve komik olmadığını biliyorum ama ikili arasındaki ciddiliği bozmak istedim sadece. Aklımda ikilinin tatlı sahneleri var ama kitap şu ana kadar hep ciddiydi bu bölümü attıktan sonra da yazım konusunda öyle olmaya devam edeceğim yoksa mahvedip okuyanları kaybedeceğimi biliyorum. yb atmam lazımdı ama hiç fikrim olmadığı için Narla yazdık bir şeyler. Hoşunuza gitmediyse bir daha olmayacak.

two foreigners and a hotel room | hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin