a l t ı

661 129 13
                                    

Orada bulduğu kağıtları resepsiyon gönderiyordu. Kağıdın üzerinde "adınıza bir posta var, hemen almak istiyorsanız lütfen resepsiyona ulaşın" metni vardı. Aslında okumamış olsa bile, bu kağıdı okuduğunu, o kutuya atarak belirtmiş oldu. Resepsiyonu aramadığı için, otel tarafından aciliyeti bulunan bir posta sayılmamıştı o zarf. Fakat kağıt kutuya atıldığında resepsiyona iletiliyor ve bundan haberlerinin olması sağlanıyordu. Yani suç ne zarfı iletmeyi unutan Hyunjin'deydi ne sürpriz yapmak için haber vermeyen Changbin'de ne de bunun üzerinde fazla durmayan Felix'de. Suç, kağıdı okumadan, "okunan kağıtları buraya atın yazan" kutuya atan Jeongin'deydi. Ya da hepsinde. Keşke o kağıdı okusaydın Jeongin.

◾◾◾

Saat ikiye geliyordu. Gecenin bu saatinde gördüğü, kabus denilebilecek derecede bir tepkiyle uyandığı rüyanın etkisinden çıkması birkaç dakika sürdü. Hyunjin, yeni uyanmış olmanın verdiği yorgunlukla gözünü birkaç kez açıp kapattı. Ardından ayaklanarak odada gezdirdi gözlerini. Oda arkadaşını görememekle birlikte ona vermesi gereken zarf aklına geldi. Önemli bir şey olmamasını umarak eline aldı ve odadan çıktı. Henüz odaya inmemiş oda arkadaşının yorgun olabileceğini düşündüğünden dolayı telefonundan uygulamaya girerek bulundukları binaya iki kahve istedi.

Asansöre binip kütüphaneye çıktı ve ardından diğerini rahatsız etmemek için sessizce içeri girdi. Jeongin çalışmak için oturduğu masada, oturuşunu hiç bozmadan boyunu öne eğilmiş şekilde uyuyordu. Çalışırken uyuyakalmış olabileceğini düşünerek elindeki zarfı masanın üzerine bırakıp yanına oturdu. Onu uyandırmak istemiyordu çünkü kim bilir ne zamandır çalışıyordu. Yalnızca yarın işleri olabileceğini ve boyununun ağırmasını istemeyeceğinden. Başını kaldırarak sakince omuzuna yasladı. Jeongin'in saçları, sarışın olanın boyununa sürtünürken onu gıdıklıyordu. Bu onu gülümsetti. Karşısında açık olan laptobun ekranına baktığında hâlâ açık olduğunu fark etmesi, ona Jeongin'in yeni uyuduğunu söylüyordu. Eğer daha erken uyumuş olsa ekran uzun süre açık kalmamak için kararır ve ardından kapanırdı.

Hyunjin önünde gördüğü kağıtlara bakarken Jeongin'in açık olan bilgisayar ekranında çeviri yaptığını fark etti. Henüz tamamlanmamış olduğunu gördüğünde, ona yardım etmiş olmak için klavye başına geçti. Sonuç olarak Jeongin onun için koltukta yatmıştı değil mi? Ayrıca çeviri yapmak kendisi için zor olmayacaktı, mesleği gereği.

Yaklaşık bir iki paragraftan sonra açılan kapı, başını beyaz ekrandan, sesin geldiği yöne, kapıya, çevirmesini sağladı. Felix ve yanındaki başka bir görevli, bir öncekinden daha küçük bir servis masasıyla içeriye girdiğinde, Hyunjin'in aklından ilk şu soru geçmişti. "Bu adam hiç uyumuyor mu?"

Kahveleri masaya bırakırken Hyunjin'e dönerek "şeker kullanıyor musunuz?" diye sordu Felix.

Hyunjin'in "Hayır teşekkür ederim." yanıtının ardından. "peki ya sevgiliniz?" sorusu Lix'in yanında gelen görevliden çıkmıştı. Siyah saçlı adam eliyle Hyun'un omuzunda uyuyan bedeni işaret ederek konuştu.

"Abi onlar sevgili değil" dedi Lix.

"Oh! Üzgünüm, bilmiyordum" dedi Minho.

Hyunjin başını iki yana sallayarak "Sorun değil. Aslında kendisini tanımıyorum yani şeker kullanıp kullanmadığını bilmiyorum" şeklinde yanıtladı.

two foreigners and a hotel room | hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin