d o k u z

499 111 23
                                    

Hyunjin bununla birlikte, Jeongin'e doğru dönerken, siyah saçlı gencin yalnızca işine değil başkalarına da ne denli önem verdiğini fark etmişti. Jeongin sürekli çalışan birisiydi ve kendini başkalarının yerine rahatça koyabiliyordu. Bu ona işinin kazandırdığı bir özellikti ve bugün bu özelliği sayesinde yeni bir arkadaş kazanabilecekti belki de...

◾◾◾

''Yorucu bir gündü''  dedi Jeongin kendi kendine. Üzerini -otelin kendisine verdiği pijamalarla- değiştirmiş, odasından içeri girdiği gibi de otel kartını bir kenara bırakarak yatağa uzanmıştı. Oda arkadaşı kendisine gönderilen bir paketi almak için bir süre daha Felix'le kalmış bu nedenle de Jeongin ondan önce odaya dönmüştü. 

Bu güne kadar tatilinin bütün günlerini, düzensiz bir uykuyla ayakta kalarak, kendine vakit ayırma gerekçesinde hiçbir şey yapmadan tamamlamıştı. Fakat bu gece için uykusundan kısmazsa gerçekten tatiline başlayabilecekti artık. 

Havanın sıcaklığıyla, bedenini ince bir örtünün altına alırken gözlerini kapatmış ve bir sonraki gün yapacağı şeyleri düşünürken kendini uykuya bırakmıştı. Bir süre sonra odaya gelen Hyunjin, üzerindeki kıyafetleri değiştirmediğinden, pijamalarını yanına getirerek banyoya geçti. Jeongin'i odada uyuyor gördüğünden fazla ses çıkartmamaya özen göstermişti.

Bir öğretmen olarak, öğrencilerinin kendisine olan sevgisini her zaman fark etmiş ve onlarla bir öğretmen - öğrenci ilişkisinden daha çok arkadaş gibi vakit geçirmişti. Bundaki en büyük etmenlerden birinin kendi okuduğu lisede çalışmak olması da herkes tarafından biliniyordu. İki hafta kadar önce, mezun yıllarındaki öğrencileriyle, tatili hakkında konuşmuş ve Avustralya'ya da onlardan birinin tavsiyesiyle gelmişti, fakat öğrencilerinin bugün kendisine bir hediye yollamasına şaşırmış, üzerinde özel bir baskı olan sweatin yanında, bir anlamda kendisine teşekkür edilmek amacıyla gelen mektubunu da, kendisine ayrılan odaya, özenle bırakmıştı.

Yakın arkadaşlar, birbirleriyle çoğu şeyi paylaşırdı, en azından Hyunjin yakın arkadaşı gibi gördüğü öğrencileriyle bunu yapıyordu ve kendisini oldukça seven gençler onun bir sevgilisi olmadığını, bu sayede çok iyi biliyordu. Öğrencileri tarafından gönderilen teşekkür mektubunda da, eğer birinden hoşlanırsa sweati ona vermesi yazıyor ve bir an önce birilerini bulmazsa yaşlanacağıyla ya da onu seven öğrencileri olduğuyla ilgili birkaç şaka da yapılıyordu...

Duşunu aldıktan sonra, pijamalarını giyerek odaya döndü Hyunjin. Jeongin'le yatak konusunda olan konuşmalarını düşündüğünde de bir sorun olmayacağıyla ilgili olan cümleleri aklından geçirdi. İnce örtüyü kaldırarak yatakta diğerinin yanına uzanıp, gününü düşünerek gözlerini kapattı sonra. 

Sabah ikisi için de farklı olacaktı...

İki bedenin üzerine serili ince örtü, ikilinin birbirine yaklaşmasıyla kırışık bir hal alırken, saatlerin birbirini kovalaması, güneşi getirdi. İki tekli koltuğun olduğu kenardaki pencere, sarı ışığı odaya yansıtıyordu. Jeongin gözlerini aralarken, yüzü sarı saçlara sürtünüyor, burnunu gıdıklayan sarı tutamlarla suratını buruşturuyordu. Hyunjin'in sırtı onun göğsüne yaslıydı ve kollarından birini kendinden yaş bakımından bir yıl büyük olan bedenin beline dolamıştı Jeongin.

Elini hızla kendisine çekerken diğerinden uzaklaştı ve gözlerini birkaç kez kapatıp açarak ayılmaya çalıştı. Yataktan kalkarken, gözlerini hâlâ uyumaya devam eden bedende gezdirmiş ve yüzünü yıkamak için banyoya girmeden önce üzerinin örtülü olduğundan emin olmuştu.

Avuçlarına doldurduğu suyu yüzüne çarptı birkaç kez. İyice ayıldığından emin olduğunda banyodan çıkıp, kartını ve telefonunu aldı. Üzerini değiştirmek için, bulunduğu kattaki iki numaralı giyinme odasına girmiş, pijamalarından kurtulduktan sonra herhangi bir not var mı diye kontrol etmişti. 

Öğlen saatlerinde kirli kıyafetler adına odanın ziyaret edileceğini öğrendiğinde, bir önceki gün bi' arkadaşı konumuna gelen Felix'in, ikisini birkaç dakika önceki gibi bir konumda gördüğünü hayal etti. Oldukça farklı bir durum oluşturabilecek bu şeyi düşünmekten kendini alıkoyamamış, kartı yine o saçma kutuya atıp odadan çıkarken senaryolar uydurmaya devam etmişti. 

Üzerine geçirdiği siyah pantolonun belinden ince bir kemer sarkıyor, beyaz bol sweati bunun üzerinde oldukça hoş bir görüntü verirken, siyah saçlı oğlanın belinin çok daha ince görünmesini sağlıyordu. 

Asansöre bindi, elindeki telefonla abisiyle yazışıyor ve onun kahvaltıya oda arkadaşıyla geleceğiyle ilgili mesajlarını okuyordu, zemin kata indiği gibi derin bir nefes alırken binadan çıkmış ve abisinin ısrarıyla onun binası yerine, otelin arka bahçesindeki yemek alanına geçmişti. Burayı resimlerde görmediğini biliyordu Jeongin, otelin ana kısımlarının dışında kalıyor gibi gözüküyordu, hoş ve geniş bir ortam olsa bile masa sayısı, otel misafirlerinin sayısına göre oldukça azdı. Belki de çoğu kişi kendi binasında bulunan yemek salonundan yemeği tercih ettiğinden burayı kullanmıyorlardır diye düşündü. 

Yuvarlak ahşap masalar ve her biri etrafındaki beş sandalye, biri haricinde tamamıyla dolu ve on sekiz - on dokuz yaşlarındaki bedenlerle çevriliydi. Genç bir adam öğrencilerle konuşuyor, abisiyse, beş kişilik olan masalardan yalnızca bir sandalyesi dolu olan tek masada yalnız başına oturuyordu. 

Kendisini onun yanına attığında ''Günaydın'' şeklinde kısa bir selam vermiş ve gözlerini etrafta gezdirmişti. 

''Sana da günaydın. Hyunjin yok mu?''

''Uyuyor'' dedi Jeongin. ''Ya senin oda arkadaşın?''

Siyah saçlı oğlanın sorusuyla, yakası siyah ve ince görünümlü, beyaz, kısa kollu bir gömleği, pantolonuyla kısmen aynı renkteki, krem hırkasıyla üzerinde taşıyan ve az önce diğer masalardaki bedenlerle konuşan genç, havanın sıcak olmasının verdiği his yüzünden hırkasını çıkartarak boş yerlerden birine bırakarak, onların masasına oturdu.

''Merhaba'' dedi gülümseyerek. ''Ben Seungmin, abinin oda arkadaşıyım''

 Jeongin, kendisine gülümseyip ''Merhaba'' dedikten sonra adını söyleyerek kendini tanıtmış ve abisinin oda arkadaşı olarak tanıştığı bu bireyin kendisiyle bir konuşma içerisine girmesine olanak sağlamıştı.

''Tanıştığıma memnun oldum''

''Ben de öyle''

Jeongin, aynı masada oturan ikilinin kendisi gelmeden önce çoktan yemeğe başladığını anladığında, bir kağıt paketin içerisinde duran çatalını almış ve kahvaltısını yapmaya başlarken konuşmaya devam etmişti.

''Onları tanıyor musunuz?'' diye sordu, diğer masalarda oturan kendilerinden genç görünümlere sahip olan bedenleri kastederek. Az önce onlarla konuşuyor olmasını konu alıyordu, cümlesi.

Seungmin onu onaylamış ve açıklayıcı bir şekilde cevap verirken yemeğini yemeye devam etmişti.

''Ben tur rehberiyim, Yeni mezun olan, lise öğrencilerine Avustralya seyahati için rehberlik yapıyorum. Üniversiteler öncülüğünde çalıştığımız için otel sponsorluğundayız'' 

Jeongin anladığını belirten mırıldanmalarla onu onaylarken Seungmin'in konuşmaya devam etmesiyle, bakışlarını, ağızına götürdüğü çatalından, onun yüzüne çıkarttı.

''Sanırım onların lisedeki İngilizce öğretmenleri de oda arkadaşınız oluyor, Hwang Hyunjin'i tanıyor musunuz?''   

two foreigners and a hotel room | hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin