o n a l t ı

168 32 12
                                    

merhaba, yeni bir bölümle geldim. oylamaya katılan çok kişi olmamış salladım o yüzden.

vizelere on günüm var ama sınav haftası gelmek adetimdir bilen bilir...

bir de chess okuyun artık lütfen nişanlı hyunin var, rekabet var, hırs var.

Yanında getirdiği çantadan mavi ciltli bir dosya çıkartıp Minho'nun masası üzerine bıraktı. "Seni sevmezdi biliyorsun, bahane arıyordu sanki.." son söylediklerini kendi kendine konuşur gibi babasına olan sinirle söylemişti. "Ben konuştum onunla ama işlemleri başlatmıştı bile. Davada projeyi birlikte planladığımızı söyleyeceğim merak etme. Tekrar karşına çıktığım için özür dilerim, bu saçma şeyle vakit kaybetmemen için elimden geleni yapacağım, üstelik duruşmaya kadar beni de tekrar görmeyeceksin söz veriyorum."

◽◽◽

Hyunjin ve Jeongin dün akşam beraber otelin sahilinde vakit geçirdikten sonra yoruldukları için odaya geçtikleri gibi uyumuş şimdi de yorgunluğu üstlerinden atmış olmanın verdiği rahatlıkla düne göre güne başlamakta daha geç kalmışlardı.

Jeongin, bacaklarını karnına kadar çekerek bir kolunun üzerine yatarken diğer kolunu Hyunjin'in beline atmıştı. Hyunjin, Jeongin rahatsız olmasın diye bedenini ondan uzakta tutmuştu ama diğeri ona sarılıyordu bile.

Huzurlu bir uykuda gibi görünüyordu büyük olan, belindeki kol o bilmese bile sanki uykusunda iyi hissettiriyordu onu.

Gözlerini uykusunu iyi almış olduğunu belli edecek şekilde hızlıca açtığında yuvalarını ovdu bir süre. Ayıldığı gibi karşısında Jeongin'in yüzünü gördü, uyuyordu hâlâ. Gülümsedi Hyunjin, ona göre yine tatlı görünüyordu: Küçük olan yüzüne vuran güneşten rahatsız oluyor gibi kırıştırıyordu gözlerini.

Hyunjin dirseği üzerinde doğrularak eline yasladı yanağını. Dün geceyi düşündü, Jeongin'in sahilde bir çocuk gibi uçurtmanın peşinden koşuşunu, gülerek uçan dilek fenerini izleyişini hatırladı. Onu izlerken mutlu olduğunu fark etti tekrar. Uyanmasın diye elini onun gözleri önüne koydu; yüzünden uzak tutarak ışığı kesti ve küçüğün kırışmayı bırakan gözlerine baktı. Yine izledi Jeongin'i, tekrar tekrar.

Ona karşı böyle hissetmenin hoşlanmanın bir tabiri olduğunu biliyordu Hyunjin. Ondan hoşlanmaya başladığının farkındaydı, Jeongin'in ne tür bir tepki vereceğini bilse buna göre kendini ona açıklamakta da bir karara varacaktı.

Yüzünün güzelliğinde takılı kaldı gözleri, bedenine baktı, beline atılmış kola takılınca daha da büyüdü gülümsemesi. Tatili onunla geçeceği için daha şanslı hissetti kendini. Belki beraber yaşayacakları daha farklı şeylerle biraz daha yakından tanıyacaktı onu. Mutlu oldu. Jeongin'in yanında uyuduğu her saniye arttı mutluluğu.

Bir süre daha yüzünü izledi, bakışlarını kesen de çalan alarm oldu. Jeongin'in telefonu öyle sesli ötüyordu ki siyah saçlı gözlerini korkuyla açtı. Alarmı kapatmadan önce gördüğü ilk şey Hyunjin'in uzun, kemikli elleriydi.

Jeongin'in ayılmasıyla yerinde doğruldu Hyunjin. Alarm sesi kesildiğinde garip bir ortam oluşmasın diye
"

two foreigners and a hotel room | hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin