16. Bölüm

3.9K 297 157
                                    

Bilge

Eğer bir nebze erken uyanan biriyseniz televizyondaki o "sabah sabah insanın sinirini bozalım" konseptli programlara mutlaka denk gelmişsinizdir.

Hani bazı insanların gördüğünde "ıyy" diyerek süratle kanal değiştirdiği, genelde katiller, doktorlar veya modacıları içeren o dehşet programlar.

Hatta belki izlemeseniz de "evin içinde ses olsun" mantığıyla açık bıraktığınız bile olmuştur.

Ya da ne bileyim belki severek izlemişsinizdir.

Her neyse işte.

Geçen sabah ben de her normal insan gibi o programlara denk gelerek ilerlerken içlerinden en az sinir bozucusunu açmaya karar vermiştim.

İlk dakikalar her şey gayet güzeldi.

Salatalık doğrarken içerden gelen sesler evin içine dağılıyor ve kafamı meşgul ediyordu.

Ama sonra (inanın nasıl olduğunu ben de anlamadım) bir anda kendimi televizyonun başında bulmuştum.

Elimde de bir not defteri, şuan adını hatırlayamadığım ve içinde maydanoz bulunan bir kür tarifi yazıyordum.

Dediğim gibi koltuğa geçip oturduğum kısımlar biraz flu.

Ama sonrası mübarek cam sil görmüş ayna gibi. Her şeyi hatırlıyorum.

Mesela konuklardan biri "dayı sen doktor olduğuna emin misin" kılıklı bir adamdı ve kalp krizinin belirtilerinden bahsediyordu.

Hatta hatırladıklarımdan birkaç tanesi şöyleydi ;

- Göğüs kafesinin ortasında hissedilen ağrı

- Nefes darlığı

- Ani soğuk ter basması

- Baş dönmesi

- Kol ya da boyunda hissedilen ağrı

Bakın bakın görüyor musunuz?

Ya da size bir yerden tanıdık geldi mi?

Mesela tam şuan bulunduğum durum kadar tanıdık...

Ha bu arada şuan hangi durumdasın derseniz sevgili dostlar şöyle açıklayayım;

Elimde arabamın özlediğim anahtarları ile az önce çıkıp giden Ahmet'in arkasından kendime teşhis koymaya çalışıyorum.

Çünkü bilenler bilmeyenlere duyursun, yüksek ihtimalle şuan kalp krizi geçiriyorum.

Yani bütün belirtiler o kapıya çıkıyor.

Soğuk terleme, göğüs ağrısı, el ayak boşalması.

"Oğlum bana oradan bir tuzlu ayran, limonlu su bir bir şey getir. Tansiyonum düştü mü çıktı mı ne oldu."

Hakikaten az önce ne olmuştu öyle ya.

Patron bir bana bir kapıya anlamak ister gibi bakarken ben yüzümdeki sırıtmayı kesinlikle tutamıyorum.

Hem ne gerek var ki tutmama?

Adam bana doğru bir adım attı. Hatta Godzilla'nın adımları kadar büyük bir adım attı.

Ve hatta bana karşı bir ışık yaktı resmen.

Aslında bence güneşi yaktı ama neyse.

Ne demişti o?

"Senin için bir şeyler yapmak beni mutlu ediyor."

Kavgada söylenmez be vicdansız.

Ben pamuk kıvamına gelince mutlu mu oluyorsun.

***********

Yüz YüzeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin