🌈dokuz

333 28 2
                                    

"Az önce zorbalıktan bahsetmiştin. Zorbalığa mı uğradın?"

Yüzündeki huzurlu ifade yok olurken bana bakan yeşil gözlerini kaçırdı. Sanki birşeyleri ölçüp tartıyor, diyip dememek arasında gidip geliyordu.

"Bana anlatabilirsin...eski dostuna"

Afallayan gözler ile bana bakarken gözlerini tekrar çekti. Birşeyden çekindiği barizdi, anlatmak istemiyor  gibi ancak anlatmakta istiyor  gibiydi. Yorgun bir soluk aldı ve sırtını banka yaslayıp dizlerini kendine çekti. Kollarını dizleri üzerine atıp başını kollarına yasladı.

"Bunu başka bir zaman anlatsam"

Kendini zor durumda hissettiği belliydi. Onu zorlandığım için pişman olup ellerimi sallayarak konuştum.

"Elbette, sen istedigin zaman anlatabilirsin. Hatta hiç bile anlatmayabilirsin. Cidden sorun değil, kendini kasma sakın"

Kaşlarını çatarak konuştu.

"Nefes almayı  unuttun sakin ol"

Elimi alnıma vurup güldüm.  Fazla tepki vermiştim. Elimi alnımdan çekip  banka koydum ve beni usul usul izleyen çocuğa döndüm.  Yeşil gözleri yarı uykulu bakıyor yorgunluğunu göz önüne seriyordu. Kolumdaki saate uzandım. Saat on buçuğu çoktan geçmiş on bir olmasına dakikalar kalmıştı.

"Eve dönelim bence hem annen de merak eder"

Başını olur anlamında salladı ve oturduğu banktan ayağa kalktı. Altındaki kotu düzenleyip beyaz tişörtünün yakasını düzenledi. Bende ayağa kalkıp yan yana yürümeye başladık. Öğlen yaşadıklarımız aklıma gelince merakla konuştum.

"Ayağın nasıl oldu? Sormayı unutmuşum"

Oda ben gibi önüne bakarken ellerini cebine attı.

"Buz koydum ve birkaç krem  sürdüm, şimdilik acısı oldukça hafifledi."

Konuşmamız burada biterken bir beş dakika sonra yolu yarılamıştık. Aramızdaki sessizliği bozan şey Denizin telefonundan gelen bildirim sesiydi. Telefonunu cebinden çıkarıp ekrana baktı. Ardından az ileride bulunan evlerine baktı.

"Annem eve gelmiş, sanırım burada ayrılıyoruz."

Evlerinin önüne geldiğimizde bana gülümseyip kapıya ilerledi.

"İyi geceler Deniz!"

Neşeli sesime karşın yorgun çıkan ancak canlı çıkması için uğraştığı sesi ile olduğu yerden seslendi.

"Sanada!"

Kapıdan içeri girene kadar bekledim. Kapıyı kapattığında ellerim cebimde aklım annemin yarın hangi dersi önüme sunacağındaydı.  Bugün çok güzel geçmişti. Zihnime doluşan kareler ile gülümsedim. Deniz hakkında bazı şeyleri hatırlamaya başlamıştım.

"Kumdan kalelerde bayrak olur Kayra plastik çatal değil!"

"Saçmalama Deniz! Kalemiz herkesin kalesi ile aynı olamaz!"

Küçük, sarıya yakın altın  saçlı çocuk ağzını eli ile kapatıp kıkırdayarak başını evet anlamında salladı.

"Öyle desene akıllım. Bende diyorum bu deli niye plastik çatal getirmiş."

Baharın sonlarına yazın başlarına vardıkları ılık bir mayıs ayındaydılar. İki minik, annelerinden kaçmış kendilerini yine sahile atmıştı. Elindeki plastik kovaya doldurabildiği kadar kum dolduran siyah saçlı çocuk işine özenle devam ediyordu.  Sarı saçları ile altın gibi parlak çocuk ise bacağındaki kumları temizlemeye çalışıyordu. Öğlenin, güneşin en tepede olduğu zamanda azimle en güzel kumdan kale yapmak için canlarını dişlerine  takmış harıl harıl çalışıyordular. Kavruk tenleri daha da yanarken bu ikilinin umrunda bile değildi. Tek amaçları en güzel kumdan kaleyi yapmaktı.

Onunla güzel bir çocukluk geçirdiğimi hissediyordum. Eve geldiğimde bahçe  kapısından  içeri girdim. Elinde kahvesi ile bahçede oturan anneme doğru ilerledim.

Sizi bu ikilinin çocukluğundan mahrum edersem kendimi affetmem kvskstvkfs.

! Medyadaki şarkıyı bilen çıkmazsa ağlarım :')

Şu ikiliye baktıkça  imrenen bir ben miyim lan?

Herneyse kaçtım ben keyifli okumalar

Hepinizi öpüyorum 🖤🏳️‍🌈

Karahindiba BxBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin