11 ♡ Uslanmaz Platoniğin Rüyası

253 60 179
                                    

Merhabalar canımcımlar. Multimedyaya aklımdakine yakın olan Korkunun Portresi'ni yani Pera'nın tablosunu koydum ama tam olarak hayalimdeki gibi değil. Eksik de olsa fikir verebilir. Bir de şarkı bıraktım, stres atmaya birebir. Bölüme oy ve booooolca satır arası yorumlarla destek olanlar kocaman öpüldünüz. Hikaye listelerinize de ekleyerek öne çıkmasına yardımcı olabilirsiniz. Okuyan ama yorum yazmayan sen, hadi bu bölüme küçük de olsa bir yorum bırak ;) Bölümü yorumları için teşekkür ederek izrosa'ya ithaf ediyorum, umarım beğenirsin *-*

CsMGirl

Okuldan çıktığım gibi koşar adım eve Deniz ile geldiğimde sergiye sadece iki saat kalmıştı. Yol bir saat sürdüğünden hazırlanıp çıkmam için bir saat gerekiyordu, benim gibi pimpirikli bir insan için asla yetmezdi. Evi kontrol ederek çıkmam bile 15 dakikamı alırdı, ocakları, fişleri, pencereleri kontrol etmek... Bunların yanında bir de hazırlanmak? Canıma kastım olmalıydı.

"Pera bana çabuk bir şeyler ver, işe geç kaldım."

Dolabımdan siyah kalem etek ve beyaz gömleği uzattığımda banyoya koşmuştu. "Daha ne kadar bu işe devam edeceksin?" Deniz'in geçen ay girdiği yeni part-time işi performans aldığı sanat galerisinde garsonluktu. Haftanın belli günleri davetlerde çalışıyordu, diğer günlerde ise bir mağazada part-time satış danışmanlığı ve markette stant elemanlığı yapıyordu yeni bir urun geldiğinde.

"Ne kadar sürerse o kadar iyi."

Bir anda odaya girince korkuyla zıplamıştım tavşan gibi. "Ödümü kopardın Deniz!" Kalp atışlarım yavaş yavaş düzene girerken nefes alabilmiştim sonunda.

"Sen de çok çabuk korkuyorsun ama." Kafama bir tane vurup aynanın karşısındaki sandalyeye oturmuştu makyaj yapmak için. "Bir part-time daha bulsam var ya tadından yenmez."

"Kızım sen delirdin mi? Kaç işte birden çalışacaksın? Piyanoyu da anan çalar artık."

"E ne yapayım, bu şehre para yetiştiremiyorum." Eyeliner çekerken ben de dolabımdan giyecek elbise bulmaya çalışıyordum. Seçtiğim elbiseyi yatağa atmıştım. Siyah vücudu saran elbise diz üstünde bitiyordu, tek göz alıcı noktası dirsekteki fırfırlarıydı.

"Hem fakir hem vizyonsuz olsan keşke Deniz. Sırf lüks yasamak için canını çıkarıyorsun part-time işlerde."

"Ne yapayım canım, benim senin gibi düzenli para yollayan bir babam yok."

Yatağın üstüne attığım elbiseyi süzerken kollarımı bağladım sinirle. "Deniz senin baban da para yolluyor yalnız?" Omuz silkip dil çıkarmıştı rujları bileğinde denerken.

"O, Kütahya hesabıyla para yolluyor, İstanbul hesabıyla değil. Okula anca yetiyor gönderdiği. Ayrıca ona yük olmak istemiyorum, kafasız kardeşimin özel ders hocalarına anca yetiyor maaşı."

"Emir'e haksızlık ediyorsun." Bakışları kısılırken omzunun üstünden uzanıp yeni aldığım nude rujumu uzattım. "Eminim her lise öğrencisi ayda bir meslek seçimi değiştiriyordur (!)."

Sözlerime gülerken uzattığım ruju almıştı. "Seneye sınava girecek, hala aklı basmıyor. Bu ay yazılım mühendisi olmaya karar vermiş." Geçen ay girişimci olmak istiyordu, ondan öncekilerde de dijital oyun tasarımı, tıp, gastronomi ve uzay mühendisliği okumaktı hayali. Kararlılıkta Emir gibi olmalıydınız.

"İsviçre çakısı gibi çocuk işte, ne ararsan var." Ruju kafama atacakken kıyamayıp aynanın önüne bırakmıştı. Charlotte Tilbury idi o ruj, atsaydı "Camdan Uçan Kız" olarak üçüncü sayfada olmasını sağlardım.

"Emir'i anlamaya çalışmayı ben yıllar önce bıraktım. Paradan bahsetmişken, babanla hiç konuşuyor musun sen?"

Dolabımdan elbiseme uygun çanta seçmek için yere oturduğumda sorusuyla afallamıştım. Kısa bir sessizliğin sonunda kelimeler çıktı ağzımdan zorlukla. "Pek konuşmuyorum, konuşursam konu yeme bozukluğuma gelecek ve bir ton fırça atacak." Boğazımı temizleyip sesimi kalınlaştırdım. "E yesene kızım, önünden alan mı var?"

Tatlı EkşiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin