25.Bölüm

304 27 16
                                    

JUNGKOOK'TAN

Kafa karışıklıkları, bedensel ve psikolojik yorgunluklar, aile veya iş yerindeki hatta okuldaki baskılar, sorumluluklarımız, arkadaşlarla yaşadığımız sorunlar, varsa hastalıkların o zor ve iğrenç psikolojisi, gün içindeki sinir ve streslerimiz...

Ve dahası. Aslında her dakika iç dünyamızla savaş içerisinde olduğumuz benim açımdan gerçekti. Kaçtığımız zamanlar ise sadece ekmek almaya gidip, geldiğimiz süre zarfı kadar olabilirdi belki de. Ya da ben öyle sanıyorum. 

Korkuları yenmek hiç kolay değildi. Hatta birçok korku beraberinde birçok psikolojik rahatsızlığı da beraberinde getiriyordu. Onlardan kurtulmak isterken başka bir bataklığa düşüyordunuz. Çünkü henüz korkuyu yenebilecek bir güce sahip değilizdir. 

Çünkü korkular, bizim onu yenebileceğimiz güce sahip olmadığımız her an, bizden daha güçlüdür...

~~~~~

- Saçlarını kestirsen mi acaba? Çirkin duruyor.

Yu Jin'e alaylı bir şekilde sırıtıp, muzlu sütümü bardağa döktüm.

- Dikkat et. Çarpılırsın falan. Tanrı korusun.

Göz devirip, tezgaha oturdu.

- Arttırdın mı vitesi?

- Çalıştım diyelim.

Gülerek alaycı bir alkış tuttuğunda saçlarımı geriye attım.

- Senden de anca bu beklenirdi. Salaksın Kook. Vaktin varken boşa harcıyorsun. Geç olursa...

- Ne kadar geç olursa olsun, sonunda mutlu olacaksak her şeye razıyım Yu Jin.

Başını olumlu şekilde salladı.

- Haklısın ama Mira, nasıl desem? Güzel, zeki, becerikli ve dikkat çekici bir kız. Ve etrafında da ona benzeyen bir sürü kişi var. Senden önce başkasının dalgasına kapılırsa sen üzülürsün ve pişman olursun. 

Dedikleri kalp ritmimin anında bozulmasını sağlarken titrek bir nefes verdim. 

- Benim gibi pişman olursun Jungkook. 

Bakışlarımı ona çevirdiğimde dolan gözlerini görmüştüm. Tamam, Yu Jin sinir bozucu olabiliyordu. Ama yaşadıkları da o kadar harika değildi. Yalnızdı ve ortamlardan dışlanıyordu. Takmıyorum dese de taktığını biliyordum ki, zaten patlak vermişti. Her ne kadar ortamı değiştirmek istesek de geçiştirip, durmuştu.

Tebessüm edip, sarıldığımda kollarını bana dolayıp,  başını omuzuma yaslamıştı. 

- Kötü biri değilim, biliyorsun değil mi?

Başımı iki yana salladım.

- Sen kötü değilsin Yu Jin. İnsanlar sandığımızdan daha iğrenç. 

- En iyi arkadaşım sensin. 

Sırıttım.

- En gıcık kuzenim sensin. 

Gülerek geri çekilip, omuzuma vurdu.

- Şerefsiz. 

Muzlu sütümü ona uzattığımda şaşkınca bana bakmıştı. Bir şey diyemeden sözünü kesip, atıldım. 

- Ağzını açarsan fikrimi değişirim. 

Hayali bir fermuar çekip, bardağı eline aldı. Ensemdeki saçları kaşıyıp, iç çektim.

- Pekala, harika. Şimdi bana yardım et, ne yapacağımı bilmiyorum. 

O sırıtırken, ben aklından geçenleri düşünmekle meşguldüm...

Engel/JJKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin