24.Bölüm

325 30 20
                                    

JUNGKOOK'TAN

Hayatınızda size her daim destek veren ve yanınızda olup, iyilik yapmaktan çekinmeyen biri olurdu elbet. Hemen bulamazdınız o insanı. Bir anda karşınıza çıkardı. Belki haftalar belki aylar. Belki de yıllar geçtiğinde karşınıza çıkardı. 

Dört yıl sonra karşıma çıkan Mira gibi...

Zor dönemlerden geçtiğimiz zaman dilimi bizi güçlendirirken, beni güçsüzleştirmişti. Çünkü durumum git gide kötüleşiyordu. 

Zordu. Çok zordu. Ama başaramayacağım kadar değildi. Bunu ben istemiştim ve her şey labirente dönmüştü. Ne kadar uğraşırsan uğraş çıkışı yardımsız bulamayacağın bir labirente...

Korkularımla yüzleşmemiştim. Çünkü korkularımdan korkmuştum. Saçma gözüken iğrenç his. Kendinle savaşa girmeni sağlayan, aklındaki düşünceleri susmasını engelleyen, seni tamamıyla bitirecek, yıkacak olan iğrenç durum.

Bunun içinden çıkamazdın. Bunun içinden çıkmak kadar zor bir şey yoktu hayatta. Zorlukların kötü yanı buydu işte. Bir yerde seni güçlü yaparken, yaşanmışlıkların üstüne seni bir yönden bitirmeye çalışan o durumdu. Zorluk aslında tam olarak buydu...

Toz alırken köşelerde oluşan ve herkesi çileden çıkartan toz grubu gibi. Seni sinir eder ama yapmak zorundasındır. Seni bezdirir ama temizlemen lazımdır. Zorunluluklardan hiçbir şekilde kaçamazdık. Kaçtığını düşünenler ise sadece kendini kandırırdı. 

Bu bir gerçekti. Ve biz gerçeklerden kaçamazdık...

~~~~~

- Seni küçük sincap, gel buraya!

Kahkaha atarak kaçmaya devam eden Mina'ya güldüm. Yorulduğumu hissettiğimde durup, küçük sincaba bağırdım.

- Mina! Yoruldum, gel dinlenelim biraz. 

Bana doğru koşup, elimi tuttuğunda gülmüştüm. Kafeye girip, bizimkilerin yanındaki yerlerimize oturduk. 

- Meyve suyu içer misiniz küçük hanım?

Gülerek başını salladığında ayağa kalkacaktım ki, ellerinde tepsilerle gelen Mira ve Seokjin hyungla durmuştum. 

- Jimin, içeride iki tepsi daha var. Getirebilir misin?

- Getiririm hyung. 

Jimin hyung tepsileri alıp, geldiğinde herkes sohbet etmeye başlamıştı. Dizime giren keskin ağrıyla öne doğru atıldım.

- Jungkook!

Ağrı yüzümün buruşmasına neden olurken ağzımdan çıkan acı inlemeyle Mira yerinden hızla kalkıp, önüme çömelmişti.

- Şhh. Sakin ol ve ne olduğunu söyle. 

Yutkunup, sık nefeslerim içinde konuşma çabasına girmiştim. 

- D..dizim. Ah!

Anlamışçasına başını sallayıp, diğerlerine döndü.

- Çantamı verin! Hoseok, ilk yardım çantasını getirir misin?!

Hoseok hyung koşarak giderken, Mina, Mira'nın çantasını getirmişti. Mira sandalyemi kendine çevirip, eşofmanımı yukarı çekti. Kafedeki bakışları umursayamayacak kadar acı çektiğim bir gerçekti.

- Jungkook, bana yardım etmen gerek. Derin ve düzenli nefesler almaya çalış ve sakin ol. Geçecek. 

Başımla onaylayıp, dediğini yapmaya çalışırken Hoseok hyungun getirdiği çantayı alıp, malzemeleri karıştırdı. 

Engel/JJKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin