10.Bölüm

516 40 17
                                    

JUNGKOOK'TAN

Yapılan hataların üzeri kapatılır. Ama hiçbiri unutulmaz. Bazı hatalar hayatımız boyunca bize kalıcı hadarlar bırakır, bazıları ise tozlanarak açılmayı bekler.

Dört yıl önce bugün. Araba kazasının olduğu gün. Saat öğlen iki sularında. Kütüphaneye gitmek isteyip, kaza kurbanı olduğum saat. Ve dört yıldır mahkumu olduğum sandalyem.

Hata benim değildi. Ama hata kurbanı bendim. Alkollü bir şekilde araç sürmenin yasak olduğunu herkes biliyordu. Ama bunu dinleyen yoktu. Dinlemeyen gerzeklerin hatalarını, benim gibi olan insanlar çekiyordu. Ya canıyla ya da bedeniyle ödüyordu. Veya şanslı olanlar ise ufak yaralanmalarla kurtuluyordu.

Nereden bakarsak bakalım, hataların sonucuna katlanan ben ve benim gibi olan insanlardı. Keşke herkes kurallara uysa. Belkide şu an bu durumda olmazdım.

Ya da belkide bu durumda olmasam, ömür boyu destekçim olacak kişiyle tanışamazdım...

~~~~~~~~~

- Ne zaman gelecek ya?

Kendi kendime mırıldanmam fayda etmiyordu. Üç resim bitirmiştim! Üç resim! Hala yoktu. Hani çalışacaktık? Unuttu mu beni? Bence unuttu. Gelmiyor şu hale bak!

- Of.

Yeni bir sayfa açıp, telefondan Hoseok hyungun fotoğrafını açtım. Dirseğimi masaya koyup, yanağımı elime yasladım.

Bahçedeki çardakta oturmak iyi fikirdi. Temiz havada kısık sesli müzik, bir bardak kahve ve resim çizmek...

Bir süre hayatta soyutlaşıyordu insan. Ve bu benim istediğim tek şeydi.

Bir süre sonra gölgeleri de halledip, ortaya çıkan şahesere baktım. Namjoon hyung, Jin hyung, Yoongi ve Hoseok hyung. Üçününde resmini karakalem olarak çizmiştim. Gayet güzel olmuşlardı. Bunları kesinlikle onlara vermeliydim. Şimdi ise Jimin hyungu çizmem lazımdı. Taehyung hyung...

Onu çizmesemde olur. Fırsatçı hıyar.

- Böyle bir yeteneğinin olması güzel.

Arkamdan gelen sesle, korkuyla bağırdın.

- Sen nereden çıktın be?! Niye sessiz sessiz geliyorsun?

Kaşlarını kaldırıp, yanıma oturdu.

- Aslında sana seslenmiştim. Fazla odaklanmış olmalısın ki duymadın.

Kaşlarımı çatıp, elimi enseme attım.

- Sen neredeydin?

Sorduğum soruyla yüzündeki tebessümü solmuştu.

- İşlerim vardı.

- Sen ciddi olamazsın!

Göz devirdim.

- Ne işin vardı, onu soruyorum.

- Önemli bir şey değil Jungkook.

- Of! Söylesene kızım! Soruyoruz niye geveliyorsun?

Yutkunarak önüne döndü.

- Eski nişanlımla buluştum.

Mırıldanmasıyla kaşlarım çatıldı. Bilmemezlikten gel Jungkook. Bilmemezlikten gel.

- Sen nişanlı mıydın?

- Görücü usulü.

Dilimi yanağımda gezdirip, sakin kalmaya çalışarak güldüm.

Engel/JJKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin